Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

100 - Adiyat

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا 1. Soluk soluğa koşanlara andolsun, فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا 2.  Ateş çıkaranlara, فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا 3. Sabah vakti baskın yapanlara, فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا 4. Tozu dumana katanlara, فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا 5. Onunla bir topluluğun tam ortasına dalanlara ki, إِنَّ الْإِنسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ 6. Muhakkak insan Rabbine karşı çok nankördür. وَإِنَّهُ عَلَى ذَلِكَ لَشَهِيدٌ 7. Ve muhakkako da buna şahittir. وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ 8. Muhakkak ki onun mal sevgisi de pek şiddetlidir. أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ 9. Bilmez mi ki, kabirlerde olanlar dışarı çıkarıldığında, وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ 10. Gönüllerdekiler ortaya konduğu zaman, إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌ 11. Muhakak işte o gün Rableri onlardan haberdardır.

101 - Karia

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ الْقَارِعَةُ 1. Korkunç felaket! مَا الْقَارِعَةُ 2. Nedir korkunç felaket? وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ 3. Sen o korkunç felaketin ne olduğunu bilir misin? يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ 4. O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar. وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ 5. Ve dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ 6. Artık kimin tartıları ağır gelirse, فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ 7. İşte o razı olacağı bir hayat içindedir. وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ 8. Kimin de tartıları hafif gelirse, فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ 9. Onun da anası 'haviye'dir. وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ 10. Sen onun ne olduğunu bilir misin? نَارٌ حَامِيَةٌ 11. Kızgın bir ateştir.

102- Tekasur

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ 1. Çoklukla övünmek sizi oyaladı, حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ 2. Öyle ki kabirleri bile ziyaret ettiniz. كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ 3. Hayır. yakında bileceksiniz. ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ 4. Sonra yine hayır. yakında bileceksiniz. كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ 5. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız. لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ 6. Kesinlikle o çılgın ateşi göreceksiniz. ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ 7. Sonra onu kesin bir görüşle göreceksiniz. ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ 8. Sonra o gün nimetten kesinlikle sorguya çekileceksiniz.

103 - Asr

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ وَالْعَصْرِ 1. Asra yemin olsun ki, إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ 2. Muhakkak insan ziyan içindedir. إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ 3. Ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna.

104 - Humeze

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ 1. Arkadan çekiştiren, kaş göz hareketleri yaparak alay eden her kişinin vay haline! الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ 2. O mal biriktirdi ve onu sayıp durdu. يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ 3. Malının kendisini ölümsüz kılacağını hesaplar. كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ 4. Hayır. kesinlikle o Hutame'ye atılacaktır. وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ 5. Sen Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ 6. Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ 7. O gönüllere kadar işler. إِنَّهَا عَلَيْهِم مُّؤْصَدَةٌ 8. O, onların üzerine kilitlenecektir, فِي عَمَدٍ مُّمَدَّدَةٍ 9. Uzatılmış sütunlarda.