Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

“Allah katında din İslam’dır”

Resim
Çok seslilikle çok konuşmayı, çok kültürlülükle çok bozulmayı, çok dinlilikle çok dinsizliği karıştırmaya başlayışımızın üzerinden çok uzun zamanlar geçti. İnsanlar, bir kere Allah’ın dininden uzaklaşmayı ama yanında imiş gibi görünmeyi keşfedince devamı geldi. Bu ikiyüzlülüğün, -hadi açık söyleyelim- bu münafıklığın, sıradanlaşması için gerekli bütün mazeret ve izahatlar, halimizi örtecek karanlık örtüler, maskeler ve eldivenler, hatta şapkalar bulundu ve firavunun sihirbazlarının derin karanlıkları olan şapkalarını kullanmak, neredeyse hepimizin başına şıp diye oturuverdi. İmanı avucumuza aldık ama ne hikmetse yanmıyoruz! İslam’ı başımıza tac ettik ama aleme sultan olmuyoruz! Yetmedi tabi bütün bunlar, şeytan her zaman daha ötesini istedi, istiyor ve isteyecek. Olduğu yerde yalnız kalmak istemiyor şeytan, yanına dostlar ve arkadaşlar, yoldaşlar toplamanın derdinde… İslam’ın insanın yaratılışı ile ilgili temel bilgilerinden birisi olarak; Adem(a) ile başlayan

Duygusal sömürgeciler

Resim
Emperyalist batılılar kendi topraklarında sahip olduklarıyla yetinemediklerinde, dünyayı en yakınlardan en uzaklara kadar sömürmeye başladılar. Bu işi öyle bazılarımızın sandığı gibi, kibar tüccar pozlarıyla değil; bizzat silahları ve katilleriyle, gerektiğinde soykırımlar yaparak ve ülkeleri yakarak, yıkarak gerçekleştirdiler. Zenginliğin tadını alan ve hesap sorulamayan suçlar işlemenin vahşi hazzını tadan batılılar, bir daha bu yoldan vazgeçmediler. Halen de vazgeçmiş değiller. Gerektiğinde fiziksel olarak işgal ederek, gerekmediğinde ise kontrol ettikleri yerli kuklalar eliyle, sömürmeye ve semirmeye devam ettiler. Sömürü düzenlerinin devamı için her şeyi ve herkesi kullandılar. Toplumsal ayrılıkları, yaraları ve ızdırapları sömürmekten kaçınmadılar. Zaafları ve açıkları çok iyi kullandılar. İhtilaflardan kendileri lehine avantajlar ürettiler. Yakaladıkları sineklerin kanatlarından yağ çıkartıp, ellerine ve yüzlerine sürdüler! Sömürecekleri toplumların zayıf k

Batı ile yüzleşmek

Resim
Hemen sözün başında batı derken neyi kast ettiğimi ifade edeyim ki, olası zanlar ve gereksiz tartışmaların hiç değilse bir kısmı bertaraf olsun. Batı; güneşin battığı yönün adı olmakla birlikte, kadim insanlık yurdu olan Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birleşme noktasının batısında kalan coğrafyanın, tarihi ve bugünü ile temsil ettiği zalim ve azgın bir fikrin, dünyaya hegemonya kurmak için ürettiği ve yürüttüğü, yaydığı ve desteklediği, şeytanın arkadaşlarının hamiliğini yaptığı, temelinde menfaat ve para bulunan bir emperyalist görüşün, duruşun ve savaşın adıdır. Batı, derken bir ulusu, devleti ya da bölgeyi kast etmiyorum. Bir yönüyle yönlerden bir yönü de kast etmiyorum. Zira batılı kafanın Çin’de yani doğumuzun en doğusunda da tezahür etmesi mümkündür. Batı; sömürgeci ve yüzsüz, azgın ve sınırsız, hep aç ve hırsız, duygusuz ve vicdansız, hem zalim hem arsız, bir batıl ideolojinin, bir şeytani planın, bir vahşi savaşın adıdır. İşte bu batı ile bugünlerde yeni

Ünlü uyumsuzluğu

Resim
Kelimelerimiz ünlü ve ünsüz harflerden oluşur ve biz uyumlusunu ya da uyumsuzunu düşünmeden kullanırız. Uyum da uyumsuzlukta dil bilimcilerin konusudur, bir de geçer not almak zorunda olan öğrencinin. Toplumumuz da ünlü ya da ünsüz insanlardan oluşur ve biz yine uyumlusunu ya da uyumsuzunu düşünmeden, hayatımızın bir yerlerine dahil olmalarına izin veririz. Bir bakıma yine kullanırız onları, ya da kullanılırız onlar tarafından. Uyumları ya da uyumsuzlukları kimsenin konusu değildir; ne bilim ehli ne de öğrenci sınıfı ünlülerin bize ne kadar uyumlu olduğunu araştırmaz, düşünmez. Biz onları şarkıcı artist falan zannediyoruz ama aslında onlar, emperyalistlerin bize ve köklerimize açtığı savaşın perde önündeki piyonlarıdırlar. Elinde silah olan piyonlarla savaşıp, can verip can alırken; neslimizi, toplumsal ahlakımızı, kültürümüzü yok eden bu haşereleri alkışlayamayız. Onların bize ve bize ait olan değerlere en ufak bir saygıları yoktur; dilleriyle edepsizlik, bedenle

İslam barış dini midir?

Resim
İnsanoğlu diğer canlılardan farklı olarak iletişim için dilini kullanır, yani konuşarak anlaşır ve konuşmanın temeli kelimeler ve kavramlardır. Kelimelerin anlamları konusunda anlaşma sağlayamayan birileriyle konuşamazsınız. Açlıktan ya da susuzluktan öldüğünüzü anlatmak için muhatabınızın açlık veya susuzluğun ne olduğu konusunda sizinle aynı şeyi anlıyor olması gerekir. Aksi halde diliniz bir işe yaramaz, ancak işaretlerle meramınızı anlatarak hayatta kalmayı deneyebilirsiniz. Bu en temel ve basit kavramlarda bile böyleyken, din konusunda konuştuğumuzda da mutlaka ortak bir anlamı kabullenmiş olmamız gerekir ki birbirimizi doğru anlayabilelim. Dinimiz İslam’dır, İslam dinimizin adıdır. İslam dediğimizde hem tek tek bu dinin tüm içeriğini, hem de topyekun dinin emir, yasak ve tavsiyelerini kast etmiş oluruz. Namaz İslam’dır, oruçta öyle, hac ve zekatta İslam’dır. Cihad İslam’dır ve aynı şekilde sulh yani barışta İslam’dır. Ancak İslam bunlardan sadece birisid

Fıtrat ile savaşan kaybetmeye mahkumdur

Resim
Eskiler, yılları büyük olaylarla özdeşleştirir ve o yılları adeta bir tür tarih başlangıcı ya da dönüm noktası gibi kullanırlardı. Seferberlikten önce ya da seferberlikten sonra tabirleri, milattan önce ya da sonrasının kullanılmadığı evlerde, hayatın dönüm noktasını işaret ederlerdi. Bir yıl ya da günden değil hayatı değiştiren, bir şeylerin eskisi gibi olmadığı zaman diliminden bahsedilirdi. Kimse saat ya da takvimle ilgilenmezdi zira. Ne zaman doğduğumuz mevsimlere bağlıydı; kimimiz güzün bağ bozumundan evvel, kimimiz Arap devenin karnından çıkınca doğmuştuk. Bu adet bize has değil elbette. Allah(cc), insanlara unutamayacakları bir olayla asıl unutmamaları gereken önemli hadiseyi öğretir gibi; son Nebi(sas) doğmadan önce, Mekke halkını hafızalarına kazınacak, Fil Ashabı’nın işgal ve Kabe’yi yıkma girişimine şahit etmişti. Annem de böylesi bir zaman dilimleri yaşamıştı ve bazı olayları onlarla anlatırdı. Büyük kardan önce veya büyük kardan sonra dikilmişti bazı