Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Titre ve kendine gel...

Bir yerlerde kulağımıza değmiştir mutlaka, zerreden kürreye bütün bir kainatın aslında birbirine çok benzeyen yapıtaşlarından ve sistemlerden oluştuğu.. Ve aslında bizim gazete, bilgisayar ya da taş yahut latif bir çiçek sandığımız şeylerin kıvıl kıvıl devinen, sürekli atom çekirdiği etrafında dönen ya da bir başka deyişle kendi kabelerini tavaf eden elektronların hareketlilikleriyle dopdolu yapının dışarıdan bu kadar sakin görünmesi ne kadar aldatıcıdır.   Bir gün insanoğlu bu atomun yapısını bozmayı keşfettiğinde yani Rabbani düzene yine Rabb’in izniyle çomak soktuğunda ortaya, ortadaki her varlığı kahreden bir küçük kıyametin çıktığını göre göre öğrendik.   Keşfettiğimiz her hakikat insanlığımızı ve acziyetimizi defalarca yüzümüze yüzümüze vurdu durdu. Herşeye güç yetirebileceği bir dünya hayalinden vazgeçmeyen zavallı insancıklar hep bir yerlere kafalarını çarpıp dolaşıyorlar.   Her çarpma bir sarsıntı aslında, her sarsıntı bir travma. Hayat insanları hep bir yanından sarsmaya deva

Sakın bunu kimseye anlatma!

Yolcuyu bilirsiniz, hani çölde susuz kalmış bir adama rastlar. Merhamet eder. Durur ve devesinden inip su ikram eder. Fakat su ikram edilen adam, suyu almadan deveye atlar ve kaçmaya başlar. Deve sahibi ardından seslenir: 'Sakın bunu kimseye anlatma!’ Hırsız ve uğursuz adam merak eder, acaba devesini kaptırdığından mı böyle seslenmektedir ardından bu yolcu... Döner ve sorar: 'Neden?’ 'Eğer sen bunu anlatırsan, bir daha çölde susuz kalan birini gördüklerinde insanlar durmayacaklardır!’ Bazı şeyler vardır, ne hakkında eğitilmiştir insanlar ne de yaşamışlardır. Sadece bir haber, bir dedikodu bazan büyük toplumların bile hafızalarında silinmez hatıralar bırakır. Haklı ya da haksız birçok insan olayları bu kırık-dökük bilgilerle değerlendirir. Sonuçta ortaya çıkan ise, hoşgörüsüzlük ve merhametsizlik olur genellikle. Muhataplarının farklı olabileceğini kabullenemeyenler ve bu tiplerin yoğun bulunduğu toplumlar karmaşanın, huzursuzluğun sıradan olduğu bir hayatı yaşarlar. Fertler

Aşk’a giriş

Bütün güzel kelimelerimi O’na ayırıyorum, bütün hoş seslerimi  ve bütün anlamdırmalarımı O’na has kılıyorum. Bütün övgülerimi ve bütün sevinçlerimi O’na adıyorum. Bildiğim herşey O’ndan ibaret ve tanıdığım varlıklar O’ndan. Ben O’ndanım ve O benden... Hergün yeniden ve daha bir üst perdeden O’nunla olabiliyorum ve hergün kelimelerim ve seslerim O’nunla daha bir güzelleşiyor. Hep bir öncekinden daha güzel ve daha hoş ve hep daha güçlü. Daha güçlü bir fırtına, hayır daha güçlü bir hortum ya da tayfun. Tüm tropik ayarları alt-üst eden ama bir o kadar fıtri, bir o kadar doğal yani. Ve tabii ki bir o kadar da önlenemez! Biliyorum ne kadar anlatsam ertesi gün yeni bir başlangıç olacak ve başka cümlelerle yeniden başlayacağım, arada hiç susmasam sözlerim tükenmeyecek. Hiç uyumadan ve molasız sürdürsem masalımı ve dünyanın bütün yetimlerine ninniler söylesem, başlarını okşasam, tüm gariplerin elinden tutsam, yine de içimde bir burukluk olmadan göz kapatamıycam. Az dedim, yetmez dediklerim, eks