Kayıtlar

islam etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizden ne istiyorlar?

Resim
Dünya’nın mutlak huzur ve rahat yeri olmadığını biliyoruz. En azından biz Müslümanlar, saldırı ve zulümlere muhatap olmamızın kaçınılmaz olduğunu da biliyoruz. Zira adalet ve merhamet isteyen İslam’ın yeryüzünde çanına ot tıkadığı ve tıkayacağı her zalim bizi doğal düşman olarak biliyor. En çaresiz ve en zayıf zamanlarımızda bile düşmanlıktan vazgeçmeyecek kadar korkuyorlar bizden. Biz dediğim, kişi ya da toplumlar değil; aleme adaletle nizam verecek olan İslam ve İslam’ın sunduğu hayat görüşü, dünyaya ve bütün mahlukata bakış, hatta yere ve göğe intizam verecek, kuş ve ağaçlara huzur getirecek bir yaşam tarzı… Her ne kadar bizim bizden sandığımız bazılarımız bile bundan emin olamasa da bu böyle, çoğumuzun haberi olmasa da bu böyle. Hırsızın polisten korkusu gibi, katilin intikam alacak adaletten kaçması gibi, karanlığın doğacak güneşten ürkmesi gibi, kuru otların rüzgarda uçuşmaktan veya ateşte yanmaktan titremesi gibi; çaresiz ve tedavisiz bir korku hastalığına yaka

Bak!

Resim
Yazıdır yazılır, sen okuyanın ne anladığına bak. Güneştir doğar, sen batarken ufuktaki kızıllığa bak. Mevsimdir gelir, sen ne getirdiğine bak. Eylüldür sevilir, sen ne götürdüğüne bak. Teröristtir saldırır, sen kimin hesabına yazıldığına bak. Binadır yıkılır, sen enkazında kimin kaldığına bak. Emperyalisttir işgal eder, sen kimin direndiğine bak. Kahramandır direnir, sen kimin ihanet ettiğine bak. Bu formatla bütün bir hayatın hikayesini alt alta dizebilirim. Sözün gücünün kıyamete kadar devam edeceğinden eminim. Ancak insanların sözü dinleyeceğinin bir garantisi yok, hiçte olmadı zaten. Gördüğüne inanmak, duyduğuna inanmaktan baskındır hep. Kulak yalan duyar da göz yalan görmez sandığımızdandır bunca aldanışımız oysa. Baksanıza gözlerimizin önünde oynanan onca oyundan payımıza seyircilikten başka bir rol düşmüyor. Buna sevinsek mi üzülsek mi orası da ayrı bir konu. Oyun dışı kalmak olsaydı mesele sadece, sevinirdik ama biz tarih dışı kalıyoruz gibi. K

Kaypak zeminde ayakta kalmak

Resim
Düz bir yolda herkes yürür; marifet, engebeli yolda sorunsuz yürüyebilmektedir. Başarılı bir belediye çalışması sonucu yapılmış, gayet kaliteli bir kaldırımda herkes yürür; mesele, kaldırım olmayan yerlerde doğru yerde yürüyebilmektedir. Sert ve kuru bir zeminde herkes yürür; beceri, buzlu ve kaygan bir zeminde sadece ayakta kalabilmek değil yürümeye devam edebilmektedir. Hayatın imkan ve şartlarının lehine olduğu bir ortamda herkes yaşar; marifet, ölümün kol gezdiği zamanlarda, hastalıkların, savaşların ve acıların ortasında yaşamaya devam edebilmektedir. İnancın ve adaletin payidar olduğu bir toplumda herkes adil ve emin bir insan olarak var olmayı başarabilir; zor olan, şirkin ve zulmün gündelik hayatın parçası haline geldiği, hırsızlık ve haksızlığın sıradanlaştığı bir düzlemde var olabilmektedir. Ayaklarının bile seni dinlemediği, aklının başını alıp gitmek istediği, dizinin tutmadığı, gözünün emniyet ve tehlikeyi ayırt edecek kadar göremediği, alaca karanlık bir pu

Dünya huzurunun sırrı

Resim
Karga kendi yürüyüşünü beğenmez ve değiştirmek için bir örnek ararken serçeyi seçer. Serçe gibi zıplamak çok havalı gelir ona ve denemeye başlar. Fıtratın zıddına hareket ederek elde edilecek bir güzellik olmadığını anladığında ise, iş işten geçmiştir. Karga kendi yürüyüşünü unuttuğu gibi serçe gibi yürümeyi de becerememiştir. Ortaya ne olduğu belirsiz bir yürüyüş çıkar. O gün bugündür, hayvanların en çirkin yürüyeni kargadır derler, ne normal yürüyebilir ne de zıplamayı becerebilir. Kendin kalabilmek insan için ve insanlık haysiyeti için, olmazsa olmaz bir meziyettir. Bu her alanda böyledir de, en çok sosyal yaşam biçiminde, davranışlarda ve insan ilişkilerinde kendin kalabilmek gerekir. Tabi, kendin kalabilmek için önce bir kendin olabilmek gerekiyor. Kendi olamayan, başkalarının taklidiyle, özentisiyle kendini ifade edebilen, özünü ve sözünü kaybetmiş birinden en fazla taklitçi bir eşkıya olur. Eşkıya olur; zira kendini bilmeyenin Rabb’ini bilmesi de muhaldir. Rabb’in