Kayıtlar

Unutmak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Unuttuğumuz işgal ve dahası

Resim
Bundan çok değil 100 yıl kadar önce bu topraklar büyük bir işgal yaşadı. İşgalin nasıl bir şey olduğunu yaşayan nesil aramızdan çekileli çok oldu. Bizim gibi birinci ağızlardan dinleyenler de yavaş yavaş azalıyor. Dedemin İngiliz esareti sonrası Yemen’den Antep’e yürüyerek dönüş hikayesini dinlemek çocukluğumun en efsane akşamlarını süslerdi. Sonra ninemin küçük bir kız iken Fransız ablukası altındaki Antep’e giriş-çıkış hatıralarını, köylünün erzaklarını düşmandan korumak için mağaralara saklamasını dinledim hep. Ninem şöyle anlatırmış anneme: “Açtık, yokluk vardı, kıtlık vardı. Antep’e alışverişe giderken Fransız kontrol noktasında aranıp geçerdik. Bir seferinde nöbetçi komutan bize jest yapıp, ekmek arasında haşlanmış et dağıtmıştı. Ne yapacağımızı bilmeden elimizde beyaz un ekmeği ve arasında mis kokulu sıcak et haşlama ile ilerledik. Onların bizi görmediği bir noktaya gelince annem; ‘etleri yol kenarına dökün ama ekmekleri yiyebilirsiniz’ demiş. Zira etlerin helal

Unutkan olduğumuzu da unutuyoruz

Resim
İnsan olarak isimlendirilmemize sebep olarak gösterilen açıklamalar arasında aklıma en çok yatanı unutmakla malul oluşumuz olduğundandır, kendim ya da başkaları için unutmayı makul mazeret sayarım. Unutmanın ne büyük bir nimet olduğunu idrak edebilmek için; bizi darmadağın eden acıları, sevinçten delirten mutlulukları ve sürekli beynimize pompalanan bilgileri unutmama ihtimalinde delireceğimiz gerçeğini hatırlamak yeterli geliyor. Sürekli bir şeyler öğreniyor, okuyor, konuşuyor ve dinliyoruz. Bütün bunlar beynimize ulaşıyor ve büyük bir kısmını unutuyoruz. Unutmasaydık patlardı herhalde kafamız. Tıpkı sindirim sistemimiz gibi beynimiz de, bilgileri işleyen ve işine yarayacağını umduklarını saklayıp gerisini atan ama pek biyolojik olarak görülmeyen bir usulle çalışıyor. Kederin de sefanın da unutulması, ruh sağlığımız için gerekliliklerdendir ki; aklını kaybedenlerimiz ya hep güler ya da çok ağlarlar. Akılları başlarındayken, onu taşıran son damlanın keder veya hüzün o