Kayıtlar

kötülük etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Taş yerinde ağır

Resim
Adalet ve dürüstlüğün alametinin doğru tartmak olarak görülmesi boşuna değildir. Neticede ahiret aleminde de bir tartının kurulacağına olan iman ve hatta korku bizi düzelten, kontrol eden ve kararlarımıza yön veren bir bilgi olarak sinemizde yer almaktadır. Bilincimizin altında ve üstünde, önünde ve arkasında, sağında ve solunda bu gerçeklikle yoğrulan ruhumuzun; dünyaya bakışında da hep bir terazi gibi denge gözetme, almak ya da satmak için tartma, sevmek ya da kızmak için mukayese etme, beğenmek ya da yüz çevirmek için ölçüp biçme hasleti vardır. İyiliğin salt iyilik olması yetmez, bir terazi kefesine koymak isteriz. Kötülükte öyle, kötülük olması tamam ama acaba ne kadar kötü diye bir mukayese etme ihtiyacı ister istemez duyarız. İyiliğin kendinden öncekilere izafesinde gururlarımız için bir beis yoktur, zira iyi bir yol açanların ardından ve izinden devam etmekten kimse gocunmaz. Tabi, illa da ben bir yol açtım, sevdasına düşecek kadar mağrur değilse. İyilerin ve iyiliğin

Başkasının iyiliğini istemek

Resim
Aklı başında, şuuru yerinde, dünyayı az da olsa bilen, ahiretin varlığına inanan ve Rabbini az da olsa tanıyan, normal bir insan için; kendi iyiliğini istemek, kendisine dünya ve ahirette fayda sağlayacağına inandığı işler ve meselelerle uğraşmaktan daha doğru ve güzel bir yol yoktur. Kendi aleyhine yanlışlar işlemekte olan birine çoğu zaman, “aklını kaybetmiş, kafayı yemiş” yakıştırmalarıyla bakar, “vah tüh” diye acır veya “ahmaklığının cezasını çeksin” der geçer gideriz. Kendimizden geçemediğimiz benzer durumlarda ise; ya öfkemizi en müsait durumda olan bir başkasına kusup rahatlama yolunu seçer ya da kendimizle yüzleşip, bir daha böyle bir yanlışa düşmemek namına kararlar alıp, tevbeler ederiz. Konu başkalarının iyiliği olunca, İslam bizden bu konuda da kesin ve net bir duruş bekler. Temel çıkış noktamız, bize düşmanlık edenlerin bile iyiliğini istemektir. Yani iman etmelerini, düzgün bir hayat yaşamalarını, dünyada ve ahirette iyilerden olmalarını istemek. Bunun sıral

Fitne ölümden beterdir

Resim
Dünyadır; gelinir ve gidilir, doğulur ve ölünür. Ardından bir iz bırakılır. Yaşarken de öldükten sonra da, insanlar bıraktıkları izlerle bilinir. İyiler iyi iz, kötüler kötü izler bırakır. İyiliğin yolu tektir ve sabittir, bundandır iyiler tek iz bırakır demem; kötüler için metot ve yol çoktur, onlar izler bırakırlar bu yüzden. Bir de izinden yürünecek kadar kalıcı izler bırakanlar olur. Yine iyiliğin izi tektir; Adem(a) ile başlar ve evlatları, peygamber olan ve olmayan iyiler eliyle kıyamete kadar taşınır. Derindir bu yüzden iyiliğin izi, karıştırılması, kaybolması mümkün değildir. Silinmesi düşünülemeyecek kadar sağlam bir izdir, iyiliğin bıraktığı. İyiliğin temeli, tevhit ve adalettir, gerisi bunların süsü… Kötülerin izleri karmaşık ve siliktir; tıpkı kötülük gibi yaygın ama zayıftır izleri de. Her yere ulaşabilir, bir dönem baskın ve üstün görünebilir ancak bunlar hep geçici sihirler gibidir; bir Musa’nın çıkıp asasını atmasına kadardır varlıkları. Her biri b

Duygusal sömürgeciler

Resim
Emperyalist batılılar kendi topraklarında sahip olduklarıyla yetinemediklerinde, dünyayı en yakınlardan en uzaklara kadar sömürmeye başladılar. Bu işi öyle bazılarımızın sandığı gibi, kibar tüccar pozlarıyla değil; bizzat silahları ve katilleriyle, gerektiğinde soykırımlar yaparak ve ülkeleri yakarak, yıkarak gerçekleştirdiler. Zenginliğin tadını alan ve hesap sorulamayan suçlar işlemenin vahşi hazzını tadan batılılar, bir daha bu yoldan vazgeçmediler. Halen de vazgeçmiş değiller. Gerektiğinde fiziksel olarak işgal ederek, gerekmediğinde ise kontrol ettikleri yerli kuklalar eliyle, sömürmeye ve semirmeye devam ettiler. Sömürü düzenlerinin devamı için her şeyi ve herkesi kullandılar. Toplumsal ayrılıkları, yaraları ve ızdırapları sömürmekten kaçınmadılar. Zaafları ve açıkları çok iyi kullandılar. İhtilaflardan kendileri lehine avantajlar ürettiler. Yakaladıkları sineklerin kanatlarından yağ çıkartıp, ellerine ve yüzlerine sürdüler! Sömürecekleri toplumların zayıf k

Suçu adında saklı olanlar

Resim
Derin bir nefes alıp yutkundu yaşlı muhacir ve iç çekerek konuştu: -           Bizim atlarımız, camızlarımız vardı. Arı kovanlarımız, geniş otlaklarımızda sürülerimiz vardı. Yoğurdumuzun da balımızın da tadını gayri müslim komşularımız da bilirdi. Kalabalık ailemiz, akraba gibi komşularımız ve uzak ya da yakın ama hepsi birbirinden candan akrabalarımız vardı. Bu derin hüzünler ve yaşlı bağırlarda kabuk tutmuş yaralar gibi, dokunulduğunda kan akan hatıralar aslında ne ona özel ne de bu çağa. Mekke’yi terk eden Nebi(sas)’in iç geçirerek: -           “Beni çıkartmasaydılar, ben seni terk etmezdim” deyişi. Yıllar sonra, yine çıktığı gibi boynu bükük bir geri dönüşle, hakim ve fatih olarak girdiği şehrinde, nereye konaklayacağını, evine mi gitmek istediğini soranlara: -           “Bize evden, barktan bir şey bıraktılar mı ki” derken, kelimelere yüklenebilecek en ağır hüznün, sıcak kumları üşüttüğünü hatırlayalım… Mekkelilerle Medinelileri, aynı kandan gelen

Günahı boynumuzda değil

Dünyanın düzeninde parmağı olanlar bir yana, bizzat düzenin dümeninde oturanların sürekli ellerinde tutmak istedikleri bir mağduriyet algısı var. Her türlü melanet ve zulmü onlar işlediği halde, gündemi döndürüp dolaştırıp onların ekmeğine kan doğrar hale getiriyorlar. Ya da bir şekilde, boğazlarını ıslatmak için, kimin olduğuna bakmaksızın kan içmekten çekinmiyorlar. Bazen yaptıklarına gölge etmek, bazen de yapacaklarına malzeme üretmek için; kim olduğuna bakmaksızın ve gerektiğinde kendi halklarının da olmak üzere, büyük bir rahatlıkla kan döküyorlar. Bu adeti başlatanlar, dünyanın halihazırdaki düzeninde en etkin konumda bulunan Siyonistlerdir ki; ellerindeki en etkin malzeme, bir zamanlar Hitler’in onlara soykırım uyguladığı iddiasıdır. Bu soykırım iddiası onlara, gerek Filistin’de gerekse dünyanın geri kalanında, her konuda haklı olma özelliği kazandırmıştır. Ne yapsalar mazurdurlar, ne işleseler masumdurlar. İşgal ve katliam gibi suçlar onların sıradan işleri haline gel

Kötülüğü yaymak

Resim
Aklı başında her insanın olduğu gibi normal her Müslüman için geçerli olan bir ahlak kuralı vardır: İyilik etmek ve iyilikleri yaymak, kötülük etmemek ve yayılmasını engellemek, olarak özetleyebileceğim bu kaidenin istisnası yoktur. Yani herhangi bir iyilik ya da kötülük için farklı tercihlerden bulunmak düşünülemez. Buraya kadar olan kısımda hemen hepimiz hemfikiriz. Lafa gelince de zaten bunu beyan ederiz. İyilik kimden gelirse gelsin takdir eder, kötülüğü kim yaparsan yapsın reddederiz. İyiliklerden iyilik seçmemiz gerektiğinde daha iyisini, kötülüklerden kötülük seçmek zorunda kaldığımızda da daha az kötüsünü seçeriz. Bu düz mantık, şartların etkilerinden arındırılmış sağlam fıtrat tercihidir. İyilik ve kötülük anlayışının, kişilere ve toplumlara göre ayrışan yanlarından bahsetmiyorum. Konumuzu herkesin hakkında ortak bir fikri olan genel konular olarak kabul edelim. Örneğin, hırsızlık gibi ya da yalan söylemek gibi normal insanlar için kötülük olduğu tartışmasız konular d