Kayıtlar

Ahiret etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dünya bir yatırım aracıdır

Resim
  Hem ilahi kaynaklarda haber verilenlerden, hem yaşadığımız dünyada şahit olduklarımızdan, hem de kendi iç dünyamızda bildiklerimizden herhalde en tartışılmazı; insanın, bitmek bilmeyen arzularının, heveslerinin, hedeflerinin peşinde bir ömür tüketme sevdasıdır. Yaratılışımız böyledir ve buna yapacak bir şey yoktur. Yani bu isteğin varlığı ve devamlılığı, dünya hayatının sırrıdır, dünyanın imtihan yurdu olmasının sonucudur. Dünyadan isteği biten için, bu dünyada yaşamanın anlamı da biter. Belki de bu sebepten, ecel gelinceye kadar gözümüz doymaz bizim. En akıllılarımız; bu yaratılışın engellenemez isteğini ebedileştirmek ve sonsuz bir kazanca dönüştürerek, gönlümüzde taşıdığımız doyumsuzluğun aleyhimize değil lehimize kullanılmasını sağlamak isteyenlerdir. Öyle ya, madem nefis taşınacak ve doyurulamayacak, neden onu sonsuz bir zevk ve sefa ile doyurmak vadiyle dizginlemeyelim? Kendimizi buna ikna etmenin en kısa yolu, dünya hayatının faniliğini idrak etmektir. Elde etmek içi

Unutursak kalbimiz kurusun mu?

Resim
  Dünya hayatı insan için bir hayıflanmadan ibarettir; uzun ya da kısa, sıklıkla ya da nadiren, ama hep bir hayıflanma. Hep bir eksiklik duygusu vardır bu hayatta, eksik olan ve nedense ne malla, ne saltanatla ne de evlatla tamamlanamayan, bitirilemeyen bir eksiklik. Bir vadi dolusu altını olanın, bir o kadarını daha isteyeceğini; bir futbol takımı kadar evladı olanın da, bir o kadarını daha isteyeceğini; bir koca dünyaya hükmedenin de, bir o kadarını daha isteyeceğini; insan oğlunun gözünü bir avuç toprağın doyuracağını biliyoruz. Bilmemiz bunu değiştirebileceğiniz anlamına gelmiyor tabi. Biz daha neler biliyoruz ama öyle bilmek; fıtratımızdaki eksiklikleri, bizi biz yapan, insan yapan aksaklıkları ve hasretlikleri bitirmiyor. Hep bir şeylere hayıflanarak geçiyor ömrümüz. Geçip gittiğini bile bile, çaresiz seyrediyoruz ardından hayatın, hayatımızın. Gençlik çağlarında suyun akışına karşı kürek çekmek yiğitlik gibi geliyor insana, zamanla geçiyor bu his ve artık akışa bırakmak

Tarihin akışına direnmek

Resim
İnsanlık, zamanı durduracak bir yol bulamadı henüz, bulamayacak büyük ihtimalle. Üstelik sadece dünyaya özgü ve Allah(cc) için, -azamet ve kudreti hakkında bildiklerimizle düşündüğümüzde- çok küçük bir olay olan zaman, tek başına bizim boyumuzu çok aşıyor. Tarih; bin bir tarifine rağmen neticede zaman içinde yaşanan olaylar silsilesinin adı olunca, akışına direnmek en azından zamanın geçmesine direnmek gibi imkansız hale geliveriyor. Ancak bir yerde bir gariplik var. Başlangıcı ve akışın önemli noktaları, bizim asla kontrol etme ya da denetleme imkanımız olmayan verilerle tayin ediliyor. Tarihin akışına müdahale mümkün değil ama tarihe bakışa getirilen sınırları doğrultmak ya da kaldırmak pekala olabilecek ve yapılması gereken bir şey. Bizim için, doğruluğu tartışılamaz olan vahye dayanan bilgilerle mukayese ettiğimizde apaçık çelişkiler olduğu halde, çocukluktan itibaren ısrar ve inatla bu tarih akışına şartlandırılarak büyütülen nesiller, bir yerde iç dünyaların

Dünya avucumuzda dönmüyor!

Resim
Benlik davası herhalde insanlık tarihinin en eski sıkıntılarından biridir. Adem(a)’ın oğlu Kabil’le başladığını söylemek abartı olmaz. Bazı şeyler istediğimiz gibi gitmediğinde, keyfimizin kahyası memnun olmadığında, elde etmek istediğimizi kaybettiğimizde ya da emaneten elimizde olan eksildiğinde, hemen devreye giren ve bizi isyankar bir kula veya vicdansız bir canavara dönüştüren benlik kibri veya gururudur. Gücümüzün yettiklerinden zorla, yetmeyeceğini düşündüklerimizden rica ile, bazen savaşla bazen barışla, hatta dalkavukluk veya hırsızlıkla bile ulaşmayı normal gördüğümüz açlıklarımız, eksiklerimiz ve belki de zevklerimiz var. Neticede hep dediğim gibi; insanız, eksiğiz, kusur ve isyan genlerimizde var! Kendimiz için istediklerimizin en azından bir kısmını ya da benzerini, sevdiklerimiz ve değer verdiklerimiz için de isteriz. Bir de acılarına şahitlik ettiklerimiz için, açlıklarına, yokluklarına, bin bir türden acılarına şahitlik ettiklerimiz için istediklerim

Marifet değil boşboğazlık

Resim
Dünya kurulalı beri, çok insan geldi ve geçti. Savaşanlar, barışanlar, dolandıranlar ve sahip çıkanlar oldu. Susanlar vardı her zaman ve her zaman çok konuşanlar oldu. Mütevazilik her devirde makbul idi ama mütecavizler de vardı. İlk insandan bu yana, yeryüzünde hep Allah(cc)’in dini vardı ve kabullenenler de oldu reddedenler de. Kabulün çok çeşidi var, inkarın da oldu. Her iman eden bir meleğe dönüşmedi elbette ama şeytanlaşan çok insan oldu. İman edipte teslim olanlar oldu, bir de iman etmeden Müslüman olanlar! İnkar ettiği için azgınlık edenler oldu ama inkar etse de efendi kalanlar da vardı. Din, hayattı ve hep hayat olarak devam etti, dinin gündemden düştüğü bir devir hiç olmadı ve olmayacak. Sünnetullah hükmünü icra ederken, kimsenin bunu durdurmaya değiştirmeye yetmeyeceği gibi. Öyle ya, Allah(cc) ayların sayısını 12 kıldı ve mümin, kafir kimse bunu değiştirmedi. Haftanın günlerinin sayısını da değiştiremez kimse. Dünyanın kaderini ve kaderinin zamanını, yalnız ve s

Dünyayı ve yaşamayı seviyoruz

Resim
Bütün kızgınlıklarımız ve kırgınlıklarımız bir yana; hepimiz yaşamayı seviyoruz ve bu dünyada yaşamak için gerekli olan her şeyi baya baya seviyoruz. Hatta yaşamak için gerekli olan miktarından fazlasını elde etmeyi seviyoruz. Özendiğimiz o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez. Bazılarımız bazılarının hayatlarını yaşamak istiyor, ne garip! Bir başkasının yerinde olabilmek mümkün olabilseydi; mesela bukalemunların renk değiştirmesi gibi biz de hayat standartlarımızı değiştirip deneme imkanına sahip olsaydık, herhalde şekilden şekle, kılıktan kılığa, hayattan hayata geçmekten yorulur, biter ve o yolda helak olurduk. Elimizden gelecek pek fazla bir şey de yok. En akıllılarımız ve en iyilerimiz, halinden memnun olabilenler oluyor. Yaşadığı standartları ve verilen imkanları kabullenen ve selim bir kalp ile hamd edebilenlerimiz kurtuluyor. Kurtuluyor dediysem, yalnız dünyada değil elbet, ahirette de kurtuluyor. Din; dünyada kendisine verilenlerden razı olan bireyle