Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anteplilerden geriye kim kaldı?

Resim
  İnsanın büyüme ya da olgunlaşma süreci, uzun bir zaman alır. Hayatının her bir aşamasında yeni bir gelişmeye, yeni bir konuda bir şeyler öğrenmeye devam eden insan için, ölünceye kadar bitmeyen bu devran, can verirken ve sonrasında şahit olup keşfedecekleri düşünülünce bitmeyen bir serüven gibidir. Yeni tatlar tanımak, yeni insanlar tanımak, yeni coğrafyalar gezmek, yeni güzellikler görmek; yaşadığımız hayatın bizce sefasını sürmenin bir yoludur. İnsanın bir vahşi hayvan gibi kafese tıkılması, aşağılanması nasıl onuruna aykırı ve gelişmesine engelse; kişinin kendini hayatın gerçeklerinden soyutlaması, yeni gelişmelerden habersiz kalması, yeni insan ve çevre açılımlarını terk etmesi, kendini bir kafese hapsederek soyutlanması ile aynı şeydir. İnsanlık dünyaya gönderildiği günden beri hareket halindedir. Tarih, milletlerin dünya üzerinde sürdürdükleri yolculuğun hikayesidir bir bakıma. Göçler ve sonuçları, savaşlar ve sınırların değişmesi, kavimlerin komşuluk ve akrabalık ili

İtidal herkese, her konuda lazım

Resim
  Hayat dengeler üzerine kaimdir. Her inişin çıkışı ile her terazinin iki kefesi olması bu dengenin alametlerindendir. İnsan bu hayatın neresinde ve hangi şartlarda yaşarsa yaşasın, dengesini koruduğu müddetçe daha bir mutlu ve umutlu, sağlıklı ve huzurlu olabilmektedir. Adaletin sembolünü terazi yapan insanlık; zalim ile mazlumun, suçlu ile mağdurun arasındaki dengeyi nasıl bulacağını hep tartışmış ama sonuç genelde çok az başarı, daha çok hüsran olmuştur. Büyük meselelere kafa yormakla yorulmanın çok bir anlamının kalmadığı günümüzde, her birimiz kendi küçük dünyasında, kendince dertler edinip onların efkarı ile hicrana kapılıp, umutsuz ve bedbaht bir devrana kendimizi mahkûm ediyoruz. Oysa biraz denge hepimize çok iyi gelebilir. Dengeyi sağlamak için itidal ile davranmak hepimizi çok iyi gelebilir. Denge terazinin iki kefesinin eşit ağırlıkta olmasıdır ve ne gariptir ki; iyi ile kötünün hayattaki eşitliği adalet değildir. Adalet ya da itidal ile davranmak; manavda meyve

Allah iklimlerin de Rabbidir

Resim
  Her nimet aynı zamanda kendi imtihanını da beraberinde getiriyor. Hayat nimeti, bütün bunların temelinde yer alırken; hayatımızı devam ettirmemiz için bize bahşedilen, karşılıksız ve faturasız verilen yeme ve içme başta olmak üzere, nefes alırken içimize çektiğimiz hava gibi nimetlerin aynı zamanda birer imtihan vesilesi olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bütün sorumluluklarımızın özünde, kulluk bilincimizin ve bundan kaynaklanan vazifelerimizin bulunması da, biz Allah(cc)’e iman eden Müslümanlar için en doğal süreçlerden biridir. Kainattaki bütün yaratılmışlara, hem hizmetimize verilmiş hem de imtihan sebebimiz olarak bakmamız, bizi diğer insanlardan farklı olarak, bütün varlıklara ve canlılara karşı daha bir merhametli ve dikkatli kılıyor. Bir Müslüman için, büyük veballere ve günahlara düşmek, ciddi bir felakettir. Bunun telafisi olarak tövbeye imkan bulmak ise belirsiz bir durumdur. Ya vakit bulamadan can verirsem korkusu, bizi tutan, durduran, çok narin bir engeldir. Bu y

Hayvanlar alemi ve orman kanunu

Resim
  Hayvan sürülerinin dışarıdan yeni katılımlara dair çok sert kuralları vardır. Öyle ki, çoğu zaman katılımcı canını ortaya koymak zorunda kalır ve kaybeder. Meşhur sürü hayvanlarından kurtlar, bu konuda çok keskin ve katıdır. Aralarına katılma cüretini gösteren yalnız kurdu genellikle öldürürler. Çok nadiren de olsa, gücü ve zekasıyla sürüye kabul edilenler de olur. Aslanlar için de durum pek farklı değildir. Ya da sırtlanlar veya vahşi köpek sürüleri. Bu hayvanlar, fıtratlarının gereği, yeni katılıma açık değildirler. Hayvanlar, aralarına yeni katılanların, hayat şartlarını ve katılma nedenlerini düşünmezler. Hayvanlar, aralarına katılmak isteyen yeni üyelerin, beceri ve yeteneklerini sorgulamaz, olası faydalarını hesaplayamazlar. Hayvanlar, aralarına girmek isteyen yeni üyenin öldürülmesine üzülmez, kovulması durumunda başına geleceklerden dolayı merhamet duymazlar. Hayvanlar, onların işaretledikleri arazi sınırlarını herhangi bir sebeple aşan hemcinslerini düşman görü

Kabullenilmiş ırkçılık!

Resim
Hep dilimizde olan batılı emperyalistlerin, özellikle Afrika’da olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde sömürgelerinin olması ve bugün hala o ülkelerin resmi ya da gayri resmi yollarla, ya göbeklerinden ya da başlarından bunlara bağlı kalması bizi hep şaşırtan bir sonuçtur. Öyle ya; nasıl olur da bir insan, bütün varlığını sömüren bu dev sivrisineklere hala düşman değil de dost, sömürgeci değil de medeniyet elçisi muamelesi yapabilirdi? Oysa işin temelinde, neredeyse hemen hepimizde bulunan, “değiştiremediğimiz şartları benimseyerek normalleştirme” yeteneğimiz var. İşin bu kısmını uzmanlarına bırakıp devam edelim. Uzun süre soğuğa maruz kalan insanların uyum sağlaması kadar doğal olarak gelişen, uzun süre köleliğe mahkum kalınca, bu durumu benimseyenlerin varlığı bize bir şeyler anlatıyor. Bu kadar büyük ve belirgin boyutta olmasa da; toplumsal tabakalar arasında bulunan, gerek maddi gerekse manevi farklılıkları, yaşayanların içlerine sindirmeleri sonucu, bu durumları doğal gör