Kayıtlar

Kurban etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cennetin kapısına doğru

Resim
Zor zamanların en zor günlerindeydi ülke ve Antep, I. Dünya Savaşı’ndan çıkmış bir ülkenin, adım adım işgal edilen topraklarının kıyısında bir şehirdi. 1919 kışı zorlu başlamıştı. Kasım ayında İngilizlerden bölgenin işgal hakkını alan Fransız birlikleri adım adım ilerliyordu. Halep’in Antep sancağı, savaşlardan çıkmış imparatorluğun yaralı bir şehri olarak düşmanı bekliyordu. Osmanlı ordusunun şerefli bir subayı olan Mehmet Sait Bey, köy köy dolaşıyor, sokak sokak şehri adımlıyor ve halkı direnişe hazırlanmaları için teşvik ediyordu. Fransızların işgali kesinleştirmek amacıyla büyük bir birlikle Antep’e hareket ettiği haberleri üzerine; Mehmet Sait Bey kendisine verilen Şahin Bey lakabının hakkını veren bir gayretle 200 civarında gönüllü ile Fransız birliklerinin Antep’e geliş istikameti olan Kilis yolunda, Elmalı Köprüsü ve çevresinde düşmanı durdurmak için siper aldı. Şubat soğuğunda devam eden direniş, Fransız birliklerinin bu kahraman müfrezenin siperleri önünde p

Akıl ibadetlere müdahale edemez

Resim
Kurban meselesinde olduğu gibi, fetva olarak vacip veya sünnet hükmü verilen ibadetleri küçümsemek veya reddetmek -Allah muhafaza- dinden çıkartır. Bir ibadetin fıkıhtaki hükmü İslami teknik boyutunu gösterir ancak aynı konu İmani olarak mutlak bir kabul gerektirir. Bu kesin ve keskin girişten sonra, anlamak isteyenler için genelde ibadetlerin hikmetleri üzerinden ama çoğunlukla akıllarına göre birtakım iptal ya da değiştirme girişimlerine kısa bir cevap vermeye çalışacağım. İbadetlerin hikmetini anlamak değerli bir iştir, ancak şimdikiler ibadeti ortadan kaldırmak için bahane haline getiriyorlar. Kurban, ne et yemek ne yoksul doyurmak için kesilir. Ne İsmail bulmak zorundasın ne de başka bir şey; düz ve sadece Allah kurban kesin dediği için kesilir. Aynı şekilde ibadetin sonucunda elde edilen dünyalık fayda da ibadetin sebebi ya da hikmeti değildir. Namaz kılan egzersiz yapmış, oruç tutan sağlıklı kalmış olabilir ama bunlar ibadetin sebebi ya da hikmeti değil faydası

Mesele Kurban Olmak

Resim
Dinin temel hedefi, nihayetinde Allah rızasını elde etmek ve O’na yakınlık temin etmektir. Bu herhalde en çok bilen alimden en az bilen Müslümana kadar hepimizin emin olduğu en net gerçektir. Aksi bir ihtimal en hafifinden riya en büyüğünden ise şirk olarak bilinir ve her bakımdan felakete sebep olacak bir sapkınlıktır. Bütün mesele Allah rızası yani yakınlık derken kullandığım yakınlık kelimesinin karşılığı ise kurbandır. Kurban; Allah rızası için belirli şartlara haiz hayvanlardan birini kesmektir. Maksat ne kan dökmek ne de et yemektir. Ana gaye Allah’a bir yakınlık temin etmek için bu sünneti yerine getirmektir. Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.

Kurbanların bayramı mübarek olsun

Binlerce yıldır kimler geldi, kimler geçti...  Tarih sayfaları, gelip-geçenlerin hikayeleriyle doludur. Ardından söylenenlerden ve söyleneceklerden hiçbirinin haberi olmadı. İçlerinden kimileri bunu da dert edindi ve ardında bir güzel hatıra (yad-ı cemil) bırakabilmek için gayret sarfetti. "Bana, sonra gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle!" (Şuara 84) İşte peygamberler bu noktada da hep bütün insanlığa örnek oldular. İnsanlık bütün güzellikleri onlardan öğrendi! Geldiler, ama bir daha hiç gitmediler. Adem, Nuh, İbrahim, Musa ya da İsa denildiğinde kim oldukları hemen bilindi. Hep güzel hatıralarla anıldılar. Muhammed(sas) denilince baharın bütün goncaları patladı! İbrahim(as) onlardan biri, hanımı Hacer ve oğlu İsmail(as) ile öyle hatıralar bıraktılar ki; Allah onların hatıralarını insanlara 'din' kıldı! İbrahim(as), dost bir peygamber, güzel bir eş, fedakar bir baba idi. Bir emirle getirip Hacer ve minik İsmail'i kuru ve kara ta

Bir yad-ı cemil: Kurban

Binlerce yıldır kimler geldi, kimler geçti... Tarih sayfaları, gelip-geçenlerin hikayeleriyle doludur. Ardından söylenenlerden ve söyleneceklerden hiçbirinin haberi olmadı. İçlerinden kimileri bunu da dert edindi ve ardında bir güzel hatıra(yad-ı cemil) bırakabilmek için gayret sarfetti. İşte peygamberler bu noktada da hep bütün insanlığa örnek oldular. İnsanlık bütün güzellikleri onlardan öğrendi! Geldiler, ama bir daha hiç gitmediler... Adem, Nuh, İbrahim, Musa ya da İsa denildiğinde kim oldukları hemen bilindi. Hep güzel hatıralarla anıldılar. Muhammed(sav) denilince baharın bütün goncaları patladı! İbrahim(as) onlardan biri, hanımı Hacer ve oğlu İsmail(as) ile öyle hatıralar bıraktılar ki; Allah onların hatıralarını insanlara 'din' kıldı! İbrahim(as), dost bir peygamber, güzel bir eş, fedakar bir baba idi. Bir emirle getirip Hacer ve minik İsmail'i kuru ve kara taşlarla dolu bir ıssız vadiye bırakıp gitti. Sonra bir emirle eline bıçağı alıp ciğerparesini yatırdı yere...

Kurbanların bayramı mübarek olsun

Farkında olmadan türkçeleştirdiğimiz ve yine farkında olarak ya da olmayarak kendimize göre bir anlam yükleyip, sonra da bu anlamı asıl manayı bilmeden ve düşünmeden kullanma alışkanlığımıza kurban ettiğimiz 'kurban' kelimesinini klasik kullanım içinde düşünürsek; kameri takvimin (hicri takvimin) belli bir ayının belli bir gününde (zilhicce ayının 10. günü) zengin müslümanların gerekli şartları taşıyan bir hayvanı Allah(cc) rızası için kesmesini ya da vekaletle kestirmesini anlarız. Bu tarif kendi başına 'kurban' kavramının temel eylemi olan kurban işleminin gerçekleşmesini ifade eder. Ve fakat bildiğimiz genel bir gerçek daha şudur ki; dinimizin bütün emir ve yasakları pratik ve ilk bakışta görülen yarar ve gereklerinin yanısıra daha geniş ve kapsamlı hatta çoğunlukla da toplumsal birtakım hikmetler içerirler. Hikmet ise en kısa anlamı ile ibadet ve fiillerin ruhunu oluşturur! Şimdi 'kurban' kavramını bu bakış açısı ile irdelemeye başlayalım. Bu kavramın ilk et

Dünyanın kalbine, adım adım...

Hacc hatıraları da en az askerlik kadar anlatmakla bitmez, buna çok şahit olmuşsunuzdur. Her anlatan kendi gördüğü ve hissettiği kadarını aktarabildiğinden olay biraz körlerin fil tarifine dönse de siz aldırmayın. Değil mi ki bahis mevzu olan Allah'ın ve O'nun Rasulü'nün haremleridir, ne kadar anlatılırsa o kadar çok tanınır ve bir o kadar da kadri bilinir. Bu girişten sonra seyahatimizin ayrıntılarına geçebilirim. Anlatacaklarım yukardaki değerlendirmenin dışında olmayacaktır. Ben de her 'kör' gibi elime ya da gönlüme dokunan kadarını aktaracağım. Siz eksik ya da yetersiz bulduğunuz noktaları bir başka hacının hatıraları ile doldurmayı ihmal etmeyin yine de... Amsterdam'dan uğurlanırken içim bomboştu sanki, ta ki İstanbul'da ihram giyinceye kadar. O an diğer insanlardan bir farkınız olduğu ortaya çıkıyor. Çevrenizdekilerin ilginç bakışları özel bir davete, özel bir kıyafetle katılma hakkını elde etmiş özel biri olduğunuzu her defasında yeniden hatırlatıyor.

Nasıl 'kurban' olunur?

Kavramlarımızı yeniden tanıma arayışlarımıza bu defa 'kurban' ile devam ediyoruz bir bakıma. Farkında olmadan türkçeleştirdiğimiz ve yine farkında olarak ya da olmayarak kendimize göre bir anlam yükleyip, sonra da bu anlamı asıl manayı bilmeden ve düşünmeden kullanma alışkanlığımıza kurban ettiğimiz 'kurban' kelimesinini klasik kullanım içinde düşünürsek; kameri takvimin (hicri takvimin) belli bir ayının belli bir gününde (zilhicce ayının 10. günü) zengin müslümanların gerekli şartlary taşıyan bir hayvanı Allah rızası için kesmesini ya da vekaletle kestirmesini anlarız. Bu tarif kendi başına 'kurban' kavramının temel eylemi olan zebh (kesme) işleminin gerçekleşmesini ifade eder. Ve fakat bildiğimiz genel bir gerçek daha şudur ki; dinimizin bütün emir ve yasaklarş pratik ve ilk bakışta görülen yarar ve gereklerinin yanısıra daha geniş ve kapsamlı hatta çoğunlukla da toplumsal birtakım hikmetler içerirler. Hikmet ise en kısa anlamı ile ibadet ve fiillerin ruhunu o