Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ortak yaşam kültürünün ihyası

Toplumların genel huzuru ve güveni, bütün kamusal araçların varlık sebebi olduğu gibi; idareyi temsil eden fert ve kurumların, her an, her yerde ve herkesi denetlemesi, gözetlemesi şeklinde bir insanüstü aşamayı gerçekleştirme şansı bulunmuyor. Dünyanın farklı ülkelerinde, metropollerin denetlenmesi ve şehir sakinlerinin ve ziyaretçilerin düzeni bozmadan, birbirinin hukukunu ve meri kuralları çiğnemeden hayatlarını idame ettirmeleri amacı ile, gerek teknoloji gerekse insan gücünün her türlü imkanından faydalanıldığına dair birçok örnek görmüş, duymuş veya okumuşuzdur. Her köşeye bir kamera sistemi monte edebilir, görevli bütün personeli 24 saat mesai ile sürekli sahada tutabilirsiniz ama insan denen varlık, mutlaka bir kaçamak, bir gözden ırak nokta, bir yol bulacak ve kurallara uymamayı, kanunları çiğnemeyi başaracaktır. Zaten, dünyanın hiçbir devrinde, hiçbir idari sistem ya da mekanizma altında, mutlak ve kesin kontrol sağlanamamıştır. Ancak halkın çoğunluğunun düzene tabi olması

Şehir ve insan komşuluk demektir

Şehirden ve medeniyetten bahsedeceksek elbette ilk konumuzun insan olduğunu ve insanlar arası ilişkilerin, kayda değer bütün konuların temel çekirdeğini oluşturduğunu da hatırlamamız gerekiyor. İnsan yetiştirilmeden, ne şehir kurulabiliyor ne de medeniyet. İnsanlar arasındaki ilişkiler, temel sosyal yaşam kurallarına göre belirlenmeden ve uygulanmadan, herhangi bir medeniyetten bahsetmemiz mümkün olamıyor. İnsan yetiştirme kısmının ayrı bir başlık olduğunu ve tabii ki ehli olan eğitimciler tarafından ele alınması gerektiğini not ederek; şehrimizin sahip olduğu insan nüfusunun ilişkilerini, asgari müşterekler üzerine bina etmemizin ve geliştirmemizin gerekliliği üzerinde düşünmemiz ve bu konuyu en azından bir rahatsızlık bağlamında konuşmamız gerekiyor. Şehrin insan ilişkilerinin temeli kavram olarak aslında toplumla aynıdır. Şehir, toplumun nihai vücut bulmuş önemli ve büyük bir göstergesidir. Şehirlerin bir araya gelmesiyle devletlerin oluştuğu pratik gerçeğine bakarsak, şehir dev

Trafik aynasından şehre bakmak

Günümüzde büyük şehir; kalabalık kaldırımlar, sıkışan trafik, çok sesli bir gürültü korosu ve bir o kadar da yoğun hava kirliliği anlamına geliyor. Yüksek binalar, az görülen güneş, gücü kesilen rüzgar, uçuşan plastik poşetler ve bolca egzoz dumanı da, tuzu biberi. Gaziantep, bir anlamda büyük şehir olmanın hem nimetlerini hem mihnetlerini yaşıyor. Nimetlerinden herkes çabası ve kısmeti kadar faydalanırken, mihnetlerinden kaçınma imkanı hiçbirimizin yok gibi. Öyle ya; trafikten kaçmak için ne kadar uğraşsak da yakamızdan düşmüyor. Aldığımız nefes, her ne kadar şimdilerde bir maske ile biraz filtrelense de, sonuçta hemen hepimiz aynı havayı soluyoruz. Kulaklarımızı tıkama imkanımız olmayan gürültü kirliliğine, hepimiz ayrı ayrı maruz kalıyor ve farkında olmadan yoruluyoruz. Bu şehrin, ekonomik ve kültürel kalkınmasının uzun vadeli ve gelecek vizyonu arasında mutlaka temiz bir çevre misyonu da olmak zorunda. Bunun başlangıç noktası ise; şehrin ve medeniyetin ilk görülmesi gereken yer

Emperyalist olmadan imparatorluk olmak

Resim
  Tarihin farklı dönemlerinde, İslam dinine mensup insanların yani Müslümanların kurdukları, çok sayıda devlet geldi ve geçti. Bunlardan bazıları kısa sürelerde ve küçük alanlarda etkili olduklarından genel hafızada pek yerleri olmadı. Bir kısmı ise, imparatorluk seviyesinde bir büyüklüğe ulaştıkları için, dünyanın tamamını etkileyen varlıklarına kimse bigane kalamadı. Bu tarihi sürecin içinde bir şekilde yer alan farklı ırk ve nesiller, ister istemez dil ve kültür etkileşimlerine maruz kaldılar. Yönetilenler kadar hakimiyeti elinde bulunduranlar da doğal bir etkiden uzak kalamadılar. Bu bakımdan, fethedenlerin içlerine aldıkları sebebiyle bir tür iç fetih yaşadıkları tezi çoğu tarih analizcilerinin kabullendiği bir gelişmedir. İslam’ın bu devlet ve imparatorluklar üzerindeki etkisi, ortak bir kültürün gelişmesine yol açtı. Neticede, temel toplumsal kurallar üzerinde bir tartışmaya gerek kalmadan düzen devam edebiliyordu. Emirler ve yasaklar, fıkıh temelli bir hukuk sistemine dayan

Modern şehrin arka yüzü

 Günümüzde hayatın en önemli getirilerinden birinin gelişmiş ve geçmişe göre çok daha büyük şehirlerde yaşama imkanının yanında, kalabalık insan topluluklarının ekonomik şartların oldukça farklı şekillendiği ortamlarda yaşamak zorunda kalmalarıdır. Giderek yükselen şehirli nüfusunu, neredeyse yok olmaya yüz tutan köylülük ve köy hayatı yani üretim ve doğallığın kaynağının kuruması gibi sonuçları da beraberinde getiriyor. Hemen her yüksekten düşenin çok incindiği gibi, bu modern ve gelişmiş şehir hayatının zirvelerinden düşenlerin mahkum olduğu hayat standartları öylesine iç acıtıcı koyutlara ulaşmış durumda ki; sokakta kalan evsizler için battaniye ve yiyecek temin etmek üzere kurulmuş sivil toplum kuruluşlarımız bile var. İyi ki varlar, o da işin bir başka boyutu. Ya olmasaydılar? Bu modern yaranın ülkemizin metropollerinde dünyanın diğer büyük şehirlerine oranla daha az olması, bunun yanında Gaziantep’te daha az sayıda kişinin sokaklarda yaşamak zorunda kalıyor olması, bir açıdan

Erkek ve Kadın Hukuku

Resim
1. Erkek sorumluluk ve derece bakımından kadından öndedir. Bu yaratan Allah(cc)'unun tayinidir. 2. Dinin emir ve yasakları konusunda erkeklerle kadınların bir farkı yoktur. 3. Kadının yaratılış ve cennetten kovulma gibi hadiselerden dolayı suçlanması ya da aşağılanması Allah(cc)'unun kaderine isyan olur. 4. Kadın neslin devamı için gerekli yaratmanın rahminde cereyan etmesi ile anne olarak erkekten bir kademe daha hak üstünlüğü elde eder. 5. Evlenmek dinin yarısını kurtarmak değerinde önemli bir müessesedir. Eşler birbirinin dininin yarısı gibi değer kazanır. 6. Evlenmekten maksat, eşiyle dünyada huzuru, ahirette ebedi saadeti elde etmek konusunda yardımlaşmak ve neslin devamını sağlamaktır. 7. İslam toplumunun mutlak bir parçası olan kadının hayatın her alanında erkekle yarışması ya da her yerde onunla birlikte bulunması gibi bir hedef fıtrata aykırıdır. 8. Helal ve haram sınırlarına riayet şartıyla, kadınlar da ihtiyaç olunan alanlarda çalışabilirler ancak maişe

Batının çıkmaz sokağı

Resim
  Hayatın akış hikayesinde, sıradan bir insanın, aradığı önemli bir adresi bulmak için girdiği sokağın çıkmaz çıkmasıyla; devasa bir devletin, yegane kurtuluş yolu olarak lanse ettiği sisteminin çıkmaza girmesi arasında pek bir fark yoktur. Neticede duvara çarpmak için illa suratınızın taşlara veya tuğlalara değmesi gerekmiyor. Önemli bir hayal kırıklığı da baya sert bir çarpma etkisi gösterebilir. Dünyanın geri kalanına ihraç ettikleri demokrasi ellerinde patlayan Amerikalıların hali, keşfettiği oldukça gösterişli ama kalitesiz bir ürünü aleme pazarlayarak köşe dönme hayali kuran hatta baya köşeler gören uyanık girişimcinin fabrikasının alev almasından farksız, telaş ve öfke nöbetleri ne kadar da benziyor. Özellikle bizim coğrafyamızın şehirlerinde görmeye alışkın oldukları ve olduğumuz manzaraların, bir şekilde kendi başkentlerinde de ortaya çıkmasının şokunu anlayabiliyoruz. Kolay değil, aleme tanrılık taslarken, büyük abdestini kaçırmak! Büyük rezillik! İşgal edilen ve ya

Sosyal kontrol ve mahalle baskısı

 Aslında şehir ya da köy, nerede yaşandığından bağımsız olarak, insan topluluklarının hayatlarına yön veren ve çoğu zaman yazılı olmayan ancak yazılı kural ve kanunlardan da etkili bir araçtır; sosyal kontrol ve mahalle baskısı. Çağımızın benlik ve egoistlik akımlarına kapılan yeni nesiller için, öcü gibi gelse de; huzurlu bir toplumun ve dengeli bir sosyal hayatın temelinde, insanların birbirine yani içinde bulundukları çevrenin -genel olarak kabul ettiği- yaşam tarzına ve kurallara uyum ve saygısı bulunur. Şehir hayatı; farklılık ve çeşitliliğin kaçınılmaz olarak arttığı, meşhur deyimle, “72,5 milletin” bir arada yaşadığı, herkesin kendine özgü bakış açısını ve hayat tarzını birlikte getirdiği bir toplanma yeri gibidir. Bu çokluktan dengeli, düzgün ve parlak bir mozaik çıkarmayı başaran şehirler ve devletler başarılı olurlar. Bunun da şahidi, genelde insanlık tarihi, özelde ise bizim tarihimizdir. Devletler ve imparatorluklar görmüş halkların medeniyet ve şehir anlayışları, atalar