Kayıtlar

Haziran, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

110 - Nasr

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ   إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ 1. Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا 2. İnsanların gruplar halinde Allah'ın dinine girdiklerini görürsün. فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا 3. Rabb'ini hamd ile tesbih et ve ona istiğfar et; O tevbeleri kabul edendir.

111 - Mesed

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ    تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ 1. Ebu Leheb'in elleri kurusun, kurudu da. مَا أَغْنَى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ 2. Malı ve yaptıkları ona fayda sağlamadı. سَيَصْلَى نَارًا ذَاتَ لَهَبٍ 3. Alevli bir ateşe atılacak وَامْرَأَتُهُ حَمَّالَةَ الْحَطَبِ 4. Ve odun taşıyan karısı da فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِّن مَّسَدٍ 5. Liflerden örülmüş ipi boynunda

112 - İhlas

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ   قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ 1. De ki, O Allah Ahad'dır. Varlığı, birliği, sıfatları ve fiilleri ile tektir. اللَّهُ الصَّمَدُ 2. Allah, Samed'dir. Samed, herşeyin ve herkesin kendisine muhtaç olduğu ve O'nun kimseye ve hiç birşeye muhtaç olmadığı manasındadır. لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ 3. Doğurmadı ve doğurullmadı. وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ 4. O'nun hiçbir dengi yoktur.  

113 - Felak

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ    قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ 1. De ki, felakın Rabb'ine sağınırım, Felak, karanlığı yokeden nur, sabah aydınlığı.. مِن شَرِّ مَا خَلَقَ 2. Yarattıklarının şerrinden, وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ 3. Çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ 4. Düğümlere üfleyenlerin şerrinden, وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ 5. Kıskandığı zaman hasedçinin şerrinden..

114 - Nas

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ   قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ 1. De ki, insanların Rabb'ine sığınırım, مَلِكِ النَّاسِ 2. İnsanların Melik'ine, إِلَهِ النَّاسِ 3. İnsanların İlah'ına, مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ 4. Sinsi vesvesenin şerrinden, الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ 5. O, insanların gönüllerindeki vesvesedir, مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ 6. Cinlerden ve insanlardan...

Kudüs Davası ve Hamas

Filistin davası belki halkın bir kesimi için bir tür 'kurtuluş savaşı' olduğu halde bunun da üstünde müslümanların geneli için Kudüs'ün sıradan bir şehir olmaması ve mukaddesliği Kur'an-la tescilli olması sebebiyle yeryüzündeki Meş'ar-i Haram'dan olduğu gerçeğidir. Bu kudsiyyetin merkezi Mescidi Aksa ise hakkındaki ayet ve hadisler sebebiyle bizim için 3. mekan olarak gönüllerimize imanımızla kaydedilmiştir. Bu mukaddes mekanların işgal altında olması her müslüman için bir hakaret ve ızdırap sebebidir. Mekke veya Medine'nin işgal edilmiş olması ile Kuds-ü Şerif'in işgal edilmiş olması arasında bir fark yoktur. Bu noktada halen Mekke ve Medine'de hakimiyeti elinde bulunduran Suud krallığının ideal islami bir idare olmadıklarını, belki bazı müslümanların da onları işgalci olarak görmeleri bilinen bir vakıadır. Ancak her ne kadar zalim bir sulta ile idare ediliyor olsalarda Mekke ve Medine'de nihayetinde bir İslam hakimiyeti ve üstünlüğü sözkonusudu

Kerbela; ifrat ve tefrit

İslam tarihinin en mustesna kısmını oluşturan Risalet ve Raşid Hilafet dönemleri sonrasında yaşanan vahim olaylar mecburiyetler dışında pek ilgilenmediğim daha doğru bir ifade ile kaçtığım bir konudur. -San'a'dan Hadramevt'e bir kadının Allah'tan başkasından korkmadan yolculuk edebildiği- dönemin Mekke'nin en zor günlerinde müjdelendiği gibi yaşandığı zamanların hemen ertesinde, yalnız cihad için bilenen kılıçların Uhud'da bir kayaya vurularak paralandığı örneklerin de bulunduğu zor zamanlardır o yıllar... Ömer(ra)'in minberden şehadet dilediği ve buna mihrabta ulaştığı, Osman(ra)'ın kanının mushafa döküldüğü, Ali(ra)'nin bir zamanlar kendi şiasından olanlarca katlediği zamanlar... Osman(ra) döneminde başlayıp Ali(ra) döneminde devam eden fitne ateşi Hasan bin Ali(ra) ve Abdullah bin Zubeyr(ra) gibi Medine'nin güzide evlatlarını da yakmıştı. Ehli Beyt, ümmetin tüm muhabbetine ve hürmetine rağmen katledildi. Kerbela vakası sırasında tarihçil

Ehli Kitap Müslümanlar

Kur'an-da Ehli Kitap kıssalarının çokça anlatılma sebebi, hadisle sabittir ki müslümanlardan bir zümrenin onlar gibi olacak olmasıdır. 'Sizden öncekilerin yoluna adım adım uyacaksınız hatta onlar bir kertenkele deliğine girse siz de gireceksiniz' soruldu; 'yahudi ve hristiyanların mı ey Allah'ın Rasulü?' Cevap: ' Ya kim olacaktı!' (Buhari) Yukarıdaki hadisin net bir şekilde ifade ettiği 'adım adım onların yoluna uymak' kelimenin tam anlamıyla 'yahudileşmek'tir. Ancak bunu yapanların kendilerini İslam'a izafe etmeleri sebebiyle bunlara yahudi denilemiyor. O halde adım adım yahudi yahut hristiyanların yolundan yürüyenlere ne ad verilebilir? Bu minvalde İslam ıstılahını incelediğimizde karşımıza iki ihtimal çıkıyor. Birincisi; sahte peygamber ve sahte müslümanlar içn hadisten öğrenilen bir tabirdir: Müseyleme yani müslümancık... İkincisi ise yine ıstılahımızda aslen İslam oldukları halde bunu bozmaları sebebiyle Ehli Kitap olarak isimle

Mazlum mu malzeme mi?

Yaşanan olaylarda herkesin bir safı vardır, bir de arada kalanlar illa ki olur. Bu tarihen de sabit sıradan bir saptamadır. Tevhid ve şirk mücadelesinin de tarihi boyunca böyle olmuştur ve hep 'müzebzebin' denilen bir zümre varolagelmiştir. Ancak hiçbir devirde müslümanlar saflarını tayin ederken bu devirdeki kadar zorlanmamıştır desem herhalde abartmış olmam. Ümmetin dağınıklığı ve zillete düşen devletler eliyle sevk ve idare ediliyor olması sonucunda gerek küresel bazda gerekse yerel olaylarda 'saf'ını seçme hususu 'saf' müslümanların en önemli sorunlarından olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada bazı meseleleri istisna ederek devam edeceğim. İsrail konusunda Filistin halkının ve dünya müslümanlarının taleplerini ve davalarını bilmeyen yahut desteklemeyenleri 'irabta mahalli olmayanlar' zaviyesinden sayarak mevzunun dışında tutuyorum.  Yine aynı şekilde islam dünyasının değişik noktalarındaki işgalleri kavrayamayan veya bir şekilde normal görenleri de ha