Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Haddini bilmek

Bizde en çok bulunan şeyin uzman olduğu gerçeğiyle gündemin her türünde karşılaşırız. Ordu savaşa girse herkes kurmay seviyesinde bilgi sahibidir, seçim olsa toplum mühendisi, kriz olsa ekonomist… Hele ‘Beyaz Türkler’ her konuda olduğu gibi toplumu tanımak hatta tanımlamak konusunda da herkesten daha önceliklidirler. En azından kendileri öyle sanırlar. Kendi doğrularının reddedilmesi bir yana tartışılmasına bile tahammülleri yoktur. Son yüzyılda bu topraklarda hemen her alanda tek söz sahibi olma hakkı kendilerinde idi. ‘Bu ülkede bizim istemediğimiz bir şey gerçekleşemez’ cümlesi bir beyaz kadına aittir. Demokrasi denilen sistem güya onların hedeflediği dünyayı kuracaktı ama hesapları tutmayınca ‘demokrasi sandıktan ibaret değildir’ demekten utanmadılar. Halk, bir türlü beyazların istediği gibi evrilemedi, onların doğrularını benimsemedi, onları bir türlü sevmedi. Beyazlar bu halkı anlayamayacak, anlamaya ihtiyaçta duymayacaklar. Sabit fikirli yobazlara olarak kendi halklarıyl

Ütopya yalandır

Allah’ın insanlar için tayin ve tesis ettiği hayat düzenini çiğneyen ve bununla kendilerine dünyalık saltanat ve mal edinen müstekbir ve zalimlerin halkların hayallerine bile yön vererek hükümdarlıklarını korumaya çalışmaları bir vakıadır. Bunu farklı yollarla yaparlar. Günümüzde en yaygın araçları görsel yayınlar yoluyla umutları ve gelecek tehayyüllerini yönetmektir. Elbette toplumun tüm kesimleri ekranlara bakarak kendine bir hayal dünyası kurmayacağından, bunun bir de fikri ya da felsefi boyutunu hazırlarlar ki; kafası biraz çalışan ve gidişatın adil olmadığını fark edenler için meşgul olunacak bir mecra bulunsun. Adil bir dünya düzeni kurma beklentilerini, ilk adımda adalet yerine eşitlik kavramını zihinlere yerleştirerek saptırırlar. En kolay istismar edilecek olan mal dağılımıdır. Zenginlerle fakirlerin ceplerinde ve ellerinde olanların eşit olmadığı da reddedilemeyecek bir durumdur. Buradan zihinlere yerleştirilecek olan zehir, herkesin eşit olmamasının adalet olmadığıdı

Oruç bir şiardır!

Bu ülkede bir zamanlar sokakta oruç yiyen dayak yerdi, saçmaydı; şimdi oruç tutanların saygı beklemesi eleştiriliyor, pervasızlık! Bir sonraki aşamada oruç tutanlara tuttuğunuzu belli ederek bizi rahatsız etmeyin diyecekler herhalde. Şunu netleştirelim: İman etmemek bir tür özgürlük kullanmaktır ve bunun bizim ıstılahımızda karşılığı kafirliktir. Ramazan ve oruçtan rahatsız olup saldırıya geçmek ise kafirliğin bir üst kademesi olarak düşmanlıktır; İslam düşmanlığı. Sahip olduğu inancı ve gereklerini savunmak imanın gereği bir onurken; İslam düşmanlığı yapanlara şirin görünmek için, oruç tutanlara yahut başka ibadet eden müslümanlara saldırarak, onlara yaltaklanmak ise aşağılık, eziklik ve nifaktır. ‘Aman efendim neden saygı bekliyoruz’ ile başlayan bir cümlenin devamında ‘biz onlara saygı duyalım’ gelecektir. Bir yerde müslümanların özgür yaşadığının asgari alameti orada İslam'ın şiarlarının açıkça icra edilmesi ve saygı görmesidir. Ezan, namaz, oruç ve kıyafet İslam&