Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Korku İmparatorluğu

27 mayıs darbesinin ve devrin başbakanı Menderes'in idamının hala büyük bir tazelikle hatırlanması darbeyi yaptıran ve yapanların varlıklarını sağlayan kinin, darbeye muhatap olan idareci ve halkın bilinç altına kadar işleyen korkunun bir tür yansıması gibi.. Onların kinini bilip ifade ederken aslında bizdeki eziklik ve korkuyu da itiraf edebilsek yani yüzleşsek belki farklı bakabiliriz bugüne ve daha salim bir kafayla düşünebilir ve hareket edebiliriz. Ama ne var ki, sağ iktidarların 60'tan bu yana değişmeyen kabusudur darbe ve idam, halen mevcut iktidarda da var bu korku ve korku hata yaptırır. Sağ iktidarların önemli temsilcilerinin bir noktada kendilerini kaybetmelerine sebep olan bu korkudur. Daha sonraki dönemlerde yaşanan şaibeli ölümler ve faili meçhuller ile de bu korkular sürekli beslenmiş ve rejim bir 'Korku İmparatorluğu'na dönüşmüştür. Bunun en büyük delili ise sürekli 'bir daha asla' sloganıdır. Sloganlar korkuların özetidir bir bakıma. Halen

Belalar ve Taassub Felaketi

Çok ağır belalar ve imtihanlar yaşıyoruz; gün geçmesinki Suriye'den katliam haberleri gelmesin, Filistin'den ölümler ve esaretler duyulmasın. Afrika'nın ortasından Arakan'a, Kırım'dan Yemen'e her gün yeni zulümler ve yeni ölümler sayılıyor. Şüphesiz bunların tamamı bir hikmetin sonucudur; biz bunu böyle bilir, böyle inanırız. 'Biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!' Bakara 155 Bu gibi durumlarda nasıl tepki vereceğimiz de aslında bellidir: 'Onlar başlarına bir musibet geldiğinde: 'Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz' derler.' Bakara 156 Neticeden de eminiz: 'İşte böylelerine Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır. Doğru yol üzere olanlar da bunlardır.' Bakara 157 Bu belalarla insanların yaptıklarının ilgisi olabilir mi sorusunun cevabını ise yine Kur'an-dan alıyoruz: 'İnsanların ellerinin kazandıklar

Kaza Vesilesiyle Kader

Dünya, hayatın ve ölümün içiçe deveran ettiği bir imtihan yurdu ve bizler bu yurdun sahipleri değil misafirleriyiz. Geldik ve gidiyoruz. Bazılarımızın gidişleri vicdanları sızlatan facialarla, bazılarımızınki yürekleri yakan katliamlarla oluyor. Sebepler dünyasındayız ve bu sebepler bizim imtihanımızın gereği olarak cereyan eden olayların tamamının ortak adıdır. Son yaşanan Soma faciasının boyutu islami düşünce ve bakış açısına sahip olmayan islamcılarımızın ve entellerimizin beyin devrelerini de yaktı galiba ki ilginç yaklaşımlar sergilemeye başladılar. Genel sapma noktası felakete 'kader' denilmesi üzerinden inşa edildi. Bu bakışa sahip olanlar bir hadiseye kaderin tecellisi olarak bakılmasının olayın suçlu ya da sorumlularının masum sayılacağı savı üzerinden hareketle tevekkülü bile yanlış anlama ile itham edip kınar hale geldiler. Oysa İslam, bir ceza hukuku va'z ederek zaten kaderin tecellisi olan kazalarda vesile olarak görülen suçlu şahsın cezalandırılmasını kanu

İtidal hayaldir

Son 100 yılın İslam coğrafyasının tarihini birazcık gözönüne alan biri bu başı koparılmış bedeni lime lime doğranmış aslana nasıl kızar? Hatta o kadar eskiye de gitmeyin, son bir kaç yıl bile yetmez mi? Bunca sahipsiz ve bu kadar yalnız; kelimenin tam anlamıyla mustaz'af (zayıf bırakılmış ve ezilmiş) ümmetin dağıtılmış birliği, yıkılmış hilafeti ne kadar da şahdamarı kesilmiş ama omuriliği koparılmadığından kolunu-bacağını gayri-ihtiyari hareket ettiren ve şuursuzca etrafına darbeler savuran bir kurbanı andırmaktadır. Hilafetimizi imha ettiler, devletimizi yer ile yeksan ettiler, kültür ve medeniyetimizi yasaklayıp arada kuru kütüklerden yeşeren filizler gibi baş gösterenleri kopardılar, ortaya çıkanları ezdiler şimdi bizden 'kibarlık' bekliyorlar öyle mi? Hayır, onlar da biliyor ki asıl biziz, onlar teferruat! Biliyorlar ki tarihi tevhidin nebileri ve onların tabiileri yazdı ve yine yazacak.. O yüzdendir ki bütün savaşları ve hırsları bize matuf. Bir yokediverseler r