Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seçim geçer geriye adamlık kalır

  Politika ya da daha genel ifadesi ile demokrasi hakkındaki kanaatlerimin en kısa özeti, bu işin bir manipülasyon becerisinden ibaret olduğunu ve bunu en iyi yapanın kazandığı bu oyunu pek makbul görmediğimi söylemekle yetineyim. Politikacılar seçim dönemlerinde oylarını artırabilmek için farklı konuları malzeme edinebiliyor ve ilgili vaatlerle insanları ikna etmeye çalışıyorlar. Buraya kadar bir gariplik yok. Mesela, “yol, köprü, baraj, işsizlik, pahalılık” gibi başlıklar neredeyse her seçimin standart konuları olarak üzerinde konuşulan ve tartışılan başlıklar oluyorlar. Ancak son on yılımızın istisnai gündemi olarak mülteci meselesi özellikle bu son seçimde alenen nefret ve kin propagandası olarak kullanılmaya başlandı. Geldiğimiz noktada ise artık bir kırılma noktasına sürüklenen seçim tercihlerini belirlemede insanların en hassas oldukları konuyu kaşımaktan ve ortama kin, nefret ve hatta şiddet mesajları yaymaktan çekinmeyenler, kazanmak için her yolu mübah görenler, bizim muhacir

Depremzedelerin depremzadelerle imtihanı

  Genelde yaşadıklarımızı abartmayı severiz, biraz ilgi görmek ve biraz da kendini özel hissetme ihtiyacı sanırım bizi buna meylettirir. Gururumuzun okşanmasına hatta biraz acınmaya da ihtiyaç duyuyoruz. İşin psikolojik boyutunu ehli daha iyi bilir elbette. Elimize batan dikenin acısını bile paylaşmak iyi gelir. Hem zaten taziyeler cenaze sahiplerinin acılarını paylaşmak için değil midir? Genel geçer bir tespit gibidir; acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Aylar önce yaşanmış da olsa hala ara ara ufak çaplı artçılarla kendini hatırlatan, 6 Şubat 2023 tarihinin sabah 04:17 ve öğleden sonra 13:24 saatlerini unutulmaz anlar olarak hafızalarımıza kazıyan büyük felaketin etkisi halen devam ediyor. Evini, iş yerini ve yaşadığı köyü, kasabayı hatta şehri kaybedenlerin yanında sevdiklerini, dostlarını, arkadaşlarını, komşularını ve akrabalarını kaybedenlerin acıları öyle kolay geçecek, unutulacak gibi de değil zaten. Hayata kelimenin tam anlamıyla yapayalnız devam etme

Biraz vefa ve çokça samimiyet

  İnsan topraktan hasıl olan bedeninden ziyade ruhunda taşıdığı hislerden ibaret. Biz birini tarif ederken kaşından gözünden başlasak da aslında tarifin en doğrusu ruhtan ve dolayısıyla hislerden başlayandır. Uzun ya da kısa boylu değil, kibar ve efendi olmalı insan. Teninin rengi bütün ihtimalleri taşıyabilir, siyahi ya da açık beyaz da olabilir ama yeter ki dürüst ve mert olsun insan. Kemikleri ya da kaslarının sağlamlığı ile değil, ruhunun inceliği ve ahlakının güzelliği ile öne çıkmalı insan. Bileği bükülmez olmak da bir marifet sayılabilir ama asıl yüreği bükülmez olmaktadır yiğitlik. Güzel adam olmanın ölçüsü çürüyüp toprak olacak et ve derilerin görüntüsü değil, hiç unutulmaz ve asla ölmez iyilikler ve hayırlar olmalı. Ardından “iyi” denilmesi, hayır dua edilmesi, dünyadaki bütün rütbe ve sıfatlardan çok ala ve pek ala üstün olmalı gözlerimizde. İnsan dediğin nankör değil vefalı olmalı, sahtekarlığı ile değil dürüstlüğü ile nam yapmalı. Kapısına gelen veya karşısında duran hatta

Mütevazi insanların küçük mutlulukları

  İnsan hayatın farkına ilk vardığı gençlik devresinde, yetiştiği çevreyle doğru orantılı ancak oldukça uçuk hedeflere yönelebiliyor. Kendini dev aynasında görmek için gayet müsait bir dönem olarak gençlik bir diğer deyişle ergenlik, fikir ve hayat planlarında, hayal dünyasında ve gerçek alemde sıkıntılara sebep olan, bir nevi serserilik sayılacak köşelerde dolaşmayı kolaylaştırıyor. En iyi ve yakinen tanıdığım için; ortalama muhafazakâr bir ailede ve dahası İslami bir çevrede yetişen gençlerin de o dönemlerinde, ülke ve milleti kadar bütün bir ümmeti kurtaracak hayaller ve planlar üzerinde kafa yormalar, meşhur ifadesiyle “bir gecede devlet yıkıp devlet kurmalar”, devrim ve inkılap üzerine büyük konuşmalar, sabahlara kadar çoğu zaman duman altı ortamlarda, bütün samimiyet ve delikanlılıkla kafa patlatmalar ve sabahında büyük bir vazifeyi yerine getirmiş olmanın gurur ve yorgunluğu ile uykusuz gözlerle okula ya da işe dönmeler. Herkesin kendi çevresinde oluşturduğu steril ortamında, ke