Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Direniş ve kurtuluş mirası

  Milletlerin ve fertlerin hayatlarını şekillendiren, bugünlerine yön veren ve onlara bir karakter çizen dünler vardır. Dün yaşananların sürekli hatırlatılması gerekmeden devam eden etkileri biraz dikkatli bakan gözler tarafından görülür. Bazı milletler ırkçıdır mesela, yüzyıllar öncesinden gelen bir faşizmin kurbanıdır ruhları. Bunu yeni yetme bebelerinde de, görmüş geçirmiş ninelerinde de görürsünüz. Bazıları zalimdir! Nesiller boyu hep birilerinin kanları ve canları ile beslenmiş ve öyle bir gelecek kurgusu bilinç altlarına yerleşmiştir. Bunu biraz daha küçük ölçekli örneklerle de anlayabiliriz. Her şehrin halkının iyi olduğu bir alan, tanındığı bir huyu olabilir. Bazı aileler biliriz, nesiller boyu iyilikler ve güzelliklerle anılırlar. Gaziantep’in direniş ve kurtuluş hikayesinin bu şehrin halkının ruhunun derinliklerinde ne gibi silinmez izler açtığını görmek zaman geçtikçe zorlaşsa da, hala bazı minarelerindeki kurşun yaraları gibi silinmeyen hatıralar bulunuyor. Mesela Anteplile

Mülk Allah’ındır, biz emanetçiyiz!

  İnsan, kendini beğenmeye ve elindekilerin gerçekten sahibi olduğuna inanmaya pek bir meyillidir. Ölenlerin yanlarında gözle görülür bir şey götüremediklerini her cenazede hatırlasak da, hiç bırakmayacak ve hiç elimizden alınmayacak gibi dünyaya sarılmamız biraz da bundandır. Oysa; kendi nefesimize bile tam olarak sahip olamadığımız gibi, dünyanın her yanına serpilmiş nimetlerin ve güzelliklerin de sahibi değiliz. Emanetçi ve nasip olduğu kadarını kullanıcı olmaktan öte geçmek gibi bir şansımız yoktur. Dünya var olalı beri, hiçbir insanın da böyle bir seçeneği olmamıştır. Ne peygamber kral Süleyman(a)’ın, ne zalim Cengiz’in ne de adil Kanuni’nin giderken yanlarında amellerinden başka bir sermayeleri olmadığı gibi, hükmettikleri dünyadan avuçlarında tuttukları bir tutam kuru ot bile onlarla gitmemiştir. Havası, suyu ve toprağı ile, bitkisi, hayvanı ve hatta bakterileri ile bu dünya Allah(cc)’in mülküdür ve O’nun hükümranlığında, ondan başkasının müdahale etmesine izin vermediği, hiçbir

Sele direnmek gibi

  Yaşadığımız günlerin en çok konuşulan ve herkesi bir şekilde etkileyen ekonomik şartları, sıkıntıları ve çileleri, gerçekleri ve yalanları ile bizi bir karanlığa çekiyor. İnsan ve toplum için herhalde en büyük yıkım, umutların kırılması, hayallerin ve beklentilerin yıkılması, güne ve geleceğe dair heyecanın yok olmasıdır. Endişe ve vehimlerin işgal ettiği hayatın meyvesi, faydasız ve tatsızdır. Bu yüzden ne gerçekleri görmezden gelmek, ne de olanı olduğundan büyük görerek felaket tellallığı yapmak gibi yollara sapmamak gerekiyor. Gidişatın birçok kısmına müdahale etme, değiştirme ya da bir şekilde engel olma gibi güç ve imkanlarımızın olmadığını hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Dünyayı bir gecede değiştiren, duman altı ergen devrimci muhabbetlerinden bize bir fayda olmadığı aşikardır. Ne bu ülkenin ne de dünyanın kaderine hükmetme şansımızın olmadığını, değiştiremeyeceğimiz şeylerin ıstırabı ile kahrolmak yerine, elimizin ereceği, gücümüzün yeteceği yerlere uzanmanın, daha hayırlı v

Hakkını ve haddini bilmek

Resim
  Büyük işler yapan ya da büyük medeniyetler inşa eden fert ve toplumların ortak genel özelliği herhalde, herkesin kendi işi ile meşgul olması ve haddini bilmesidir. Haklarının neler olduğunu herhangi bir kibir ya da eziklik hissetmeden idrak etmiş olmak ve şuurlu bir taleple bunları elde etmek için gayret etmek ise, en az had bilmek kadar medeniyet iddiasının ayrılmaz parçalarındandır. İnsan için haklarını bilmesi ve istemesi ile başkalarına karşı haddini bilmesi, topluma karşı sorumluluk ve görevlerinin bilincinde olması, ahlak ve erdemler üzerine bina edilecek medeniyet yolculuğunun vazgeçilmez azığıdır. Bunun kişinin konum ya da imkanlarıyla da alakası yoktur. Hangi konumda olursa olsun, Müslüman için ne kendi haklarından vazgeçmek, ne de başkalarının hukuku çiğnenerek hadsizlik yapmak kabul edilebilir bir davranış değildir. İdarecilerin, kendilerine aslında ağır bir imtihan ve vebal olarak yüklenen görevleri sebebiyle başkalarına üstünlük hissine kapılmaları çok ağır bir