Abd’ye sığınmaktan Allah’a sığınırım!
Zor zamanlar, zor zeminler ve kalitesiz insanların oluşturduğu toplumların birbirine düştüğü ve Rasulu Ekrem(sav)’in buyurduğu gibi; ‘aç insanların bir sofraya üşüştüğü gibi üstümüze saldırdığı’ günlerdeyiz. Herkesin şikayet ettiği ama kimsenin çare bulamadığı, bulanların da çaresiz kaldığı devirlerde... En nakle ve akla yatkın çözüm olarak dillendirilen ‘ittihad-ı İslam’ fikrinin bir ütopyaya döndüğü bir çağdayız. İslam’ın ‘ümmet’ olarak vasfını yitirmesinin üzerinden 1 asırdan fazla zamanın geçtiği ve fakat küçük zümrelerin dışında ‘ümmet’ olma derdinin olmadığı, kalmadığı; ‘kardeşlik’ temelinde oluşması gereken bu güzide toplumu oluşturması beklenilenlerin ‘kardeş’ ol(a)madığı demlerde... Kardeş olamayanların ırklarının yüreklerinde imanlarından daha büyük bir yer tuttuğu, coğrafyaların ve siyasi sınırların imanla değil güncel ‘cahili’ değerlerle belirlendiği ve bunların devletleri değil yürekleri böldüğü bir dünyadayız. Acıların ve zulümlerin, dünyanın kadim kavgası ‘tevhid ve şirk