Bir yarış idiyse bu, her bitirenin mutlaka birinci olduğu
bir yarış!
Bir rahmet mevsimidir, her selim kalp ile uğrayanın mutlaka
tepeden tırnağa ıslandığı; bir mağfiret ırmağıdır, her ihlasla girenin mutlaka
tertemiz yıkandığı…
Ramazan ayından bahsediyorum; Rahmani gündemimizden, zamanın
ilahi takdirinden, vahyin bereketinden, orucun bitmeyen hikmetinden, açlığın ve
susuzluğun sabrından, kulluğun lütfundan bahsediyorum.
Her yıl olduğu gibi geldi ve gidiyor, hem de her zamanki
gibi; ne de çabuk!
Son on güne girdiğimiz bugün, son düzlüğe çıkmış
bulunuyoruz. Sabır ve sebatla koşmaya devam edenlerin göğüsleyeceği bayramın,
bağrımıza bir sevinçle dokunması için, son kırıntılarımızı da dökmenin tam
zamanıdır.
Bayram, affedilmiş olmanın sevincidir, zira. Günahlardan
kurtulmanın, yüklerden azat olmanın, belimizi doğrultmanın, alnımızı
parıldatmanın, yüzümüzü güldürmenin zamanıdır.
Bayram edebilmek için, bayramı hak etmiş olabilmek için son
on gün!
Orucu bütün benliğimizle tutmak, namazı o hep aradığımız
huşu ile kılmak ve sadakaları o hep imrendiğimiz Allah’ın Rasulü’nün yaptığı,
esen bir yel gibi çoğaltmak için son fırsatlardır.
Bu bir sezon indirimi değil, bu bir iş terkinden dolayı
zararına satış hiç değil, bu bir açılış ya da kapanış kampanyası da değil; açık
bir cennet davetiyesidir!
Bir koyanın en az on aldığı bir alışveriş, helalinden temiz
bir kazanç, insanların değerini tayin etmekten ve anlamaktan aciz kaldıkları
bir mücevher açık artırmasında; ayakta duranların, aç kalanların, kalbi selim
olanların, ihlasla kulluk onurunu kuşananların elde ettiği nadide bir ibadet
parçasıdır.
Her katılanın elde ettiği bir ödül, her isteyene verilen bir
karşılık, her bitirenin birinci sayıldığı bir yarıştır.
Zor zamanlarda vermenin ve karşılığını dünyada ve ahirette
kat be kat almanın tam sırasıdır.
Bir dahaki Ramazan ayına kadar, tutulacak hiçbir oruç bu
kadar faziletli olamayacak!
Bir dahaki Ramazan ayına kadar, okunacak hiçbir hatim bu
kadar sevinçli olamayacak!
Bir dahaki Ramazan ayına kadar, verilecek hiçbir sadaka bu
kadar bereketli olamayacak!
Neye sahip olduğumuzun farkında olmak ve neyi kaçırma
ihtimalimizin idrakine varmak için hiç zamanımız yok aslında. Geçen her gün
ömürden, geri gelmez ve gelecek Ramazan ayına kadar, kimler kalır kimler göçer
bilinmez.
Tabirin tam anlamını bulduğu üzere, her gecenin Kadir olma
ihtimalinin en çok olduğu son on gündeyiz.
İmanın heyecanını, ibadetin tadını, ihlasın huzurunu,
ihsanın huşusunu, cehennemden azat olmanın beratını elde etmek için son düzlükteyiz.
“Rabbinizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan
cennete koşuşun. Bu cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için
hazırlanmıştır.” (Ali İmran 133)
Bak, herkes kendince bir şeyler yapmanın peşinde; her makam
ve imkan sahibi, her güç ve mal sahibi, her beden ve ruh sahibi, bir yere doğru
koşuyor.
İstikameti düzeltmek, hedefi doğru tayin etmek ve cennete
koşmak için, mazeretimiz yok, bahanemiz geçersiz!
Bu yol herkese açık ve her şartta mutlaka yürümenin bir
şekli var. Bu bir yol evet, yürümek lazım olan, duranların kazalara sebep
olacağı, dosdoğru bir yol!
Ya yürüyenlerden olmak lazım ya da koşanlardan, bir de
bineklerle mesafeleri uçarcasına kat edenlerden olmak var elbette…
Nasıldı meşhur metaforumuz; “yol medeniyettir” ve yolları
kat edenler medenilerdir, akıllı insanlardır!