17 Kasım 2017

Rüzgarımız gitti

Bizi diğer insanlardan ayıran herhangi bir olağanüstü gücümüz yoktur,olması da muhtemel değildir zaten. Allah’ın(cc) bütün insanlık için tayin ve tespit ettiği kanuna ister istemez uyarak yaşar ve yine o düzene göre dünyamızı değiştiririz. ‘Her şeye kadir olan’ bir Allah’a(cc) iman ediyor oluşumuz bize hayatın ve ölümün gerçekliğini öğretir, hikmetini kavratır, ruhumuzu rahatlatır ve dünyamızı da ahiretimizi de kolaylaştırır.

Tarihimizin derinliklerinde az ya da çok biraz dolaşmış olanlarımız bilirler ki; çok büyük ve örnek medeniyetler kurmuş, insanlığa eşine az rastlanır hizmetler sunmuş, ilim ve teknolojide tüm dünyaya ışık olmuşuzdur.

Doğudan batıya adım attığımız topraklar yeşermiş, çiçekler açmış ve payidar olmuşlardır.

Yine aynı tarihimizde çoklukla kendimizle yaptığımız kavgalardan dolayı yenilmiş, yıkılmış ve medeniyetlerimiz yeryüzünden silinmiştir. Bu yenilgi ve yıkımların temel nedeni bizim toplumsal bozulmalarımız ve düşmanlarımıza benzemelerimiz olmuştur. Biz onlara benzeyince Allah’ın dünya için koyduğu kanun gereği mahvedilmişiz, yok edilmişiz, tarumar olmuşuz...

Allah ve Resul'üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da rüzgarınız/kuvvetiniz/devletiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal 46)

İtaat etmemiz gereken makama isyan edince birbirimize düşüyor, birbirimize düşünce korkuya kapılıyormuşuz ve netice de rüzgarımız/devletimiz/kuvvetimiz gidiyormuş! Bir de sabretmeyi bilmiyor ya da terk ediyormuşuz.

Hastalıklarımız belli, neticesi belli.

Tersinden okunursa; devletimizin/kuvvetimizin/rüzgarımızın gitmemesi için Allah’a(cc) ve Rasul’üne(sas) itaat edecek, birbirimize düşmeyip kardeş olacağız ve sabredeceğiz. Formül kısa gibi görünse de basit değil asla!

Özellikle Allah(cc) ve Rasul’üne(sas) itaat temelini kurmakta gereğinden fazla zorlandığımız aşikar. Zaten nefislerimizin ve şeytanın meyil ve vesveseleri ile savaş halinde iken bir de şeytanın gönüllü ordusu olarak hizmet veren ve sağ cenahtan yaklaşan bir güruh var. Bunların farklı türleri olsa da ortak saldırı noktası Rasul’e(sas) itaat direğimizi yıkmak, bağımızı/halkamızı koparmak!

Şeytan ve avanesi de gönüllü ordusu da çok iyi biliyorlar ki sünnet/hadis üzerinden saldırarak Rasul’e(sas) itaat halkasını kopardıklarında geriye bizden bir şey kalmayacak.

Bunlara dinde sünnetin yerini anlatmak fayda etmiyor, hadisin ilmi altyapısını ve değerini ispatlamak yetmiyor. Israrla ve illa varmak istedikleri noktaya vuruyorlar. Bütün istedikleri Rasulullah’ın(sas) sıradan bir insan hatta sıradan bir postacı konumuna düşürülmesi!

Haşa ve kella!

Kur’an ve din hakkında bunların konuşması gerekiyor ama Allah’ın(cc) Rasulü(sas) konuşmuşsa acabalar ve saldırılarla susturulmalı!

Haşa ve kella!

Bunların her biri ciltler sahifeler dolusu kitaplar yazarak dini ve Kur’an’ı anlatmalı ve herkes onların dediğine uymalı aksi halde dinsizlik en hafif hakaret olmalı ama Allah’ın(cc) seçtiği(Bakara 252), örnek alın diye emrettiği(Ahzab 21), itaat edin ki sizi seveyim dediği(Ali İmran 31), itaat etmezseniz yok olursunuz diye uyardığı(Enfal 46), en güzel örnek, en müstesna insan, peygamberlerin mührü Muhammed(sas) konuşursa reddedilmeli!

De ki: Allah’a ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah kafirleri sevmez. (Ali İmran 32)

Haşa ve kella!

Bütün mesele kesin ve yakin bir iman aslında... Gerisi kitaplarımızda kayıtlıdır; bu gibi insanlara ne muamelesi yapılması gerektiği, sözlerine ve kitaplarına nasıl mesafe koyacağımız, neslimizi ve ehlimizi bunların şerrinden nasıl muhafaza edeceğimiz. Bizim meselemiz bu olmalıdır. Zira rüzgarımız gitmiştir ve bunlarla mücadele edecek alimlerimiz azdır, cemaatlerimizin ve vakıflarımızın daha önemli işleri(!) vardır. Allah(cc) nasılsa kitabını koruyacaktır, biz keyfimize bakabiliriz!

Allah(cc) ve Rasul’üne(sas) itaat ve muhabbet elbette kalbi imanlı dolu insanların vasfıdır. Bunlardan birini diğerinden ayırmaya kalkmak, dindeki yerlerini sorgulamak, kalplerdeki muhabbetine saldırmak, -bizzat veya cemaat olarak- Allah’a(cc), Rasul’üne ve dini mubini İslam’a savaş açmaktır.

‘Ya ama hadisler de bazen sahih olmuyor’, ‘Ebu Hanife de adam ben de adamım’ gibi şeytanın sağ sinyalini gördüğünüzde kalbinizi, kulaklarınızı ve ehlinizi uzak tutun; ey Allah’ın(cc) kulları kurtuluş ve esenlik Allah’ın(cc)Kitabı ve Rasul’ünün sünnetindedir. Bunlara sarılmak dünyada hayata, ahirette cennete tutunmaktır.

Hayır. Rabb'ine yemin olsun, onlar aralarında çıkan meselelerde seni hakem tayin etmedikleri, senin verdiğin hüküm konusunda içlerinde bir sıkıntı duymayacak derecede tam bir teslimiyetle teslim olmadıkları sürece iman etmiş sayılamazlar. (Nisa 65)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...