Hayvan sürülerinin dışarıdan yeni katılımlara dair çok sert
kuralları vardır. Öyle ki, çoğu zaman katılımcı canını ortaya koymak zorunda
kalır ve kaybeder.
Meşhur sürü hayvanlarından kurtlar, bu konuda çok keskin ve
katıdır. Aralarına katılma cüretini gösteren yalnız kurdu genellikle
öldürürler. Çok nadiren de olsa, gücü ve zekasıyla sürüye kabul edilenler de
olur.
Aslanlar için de durum pek farklı değildir. Ya da sırtlanlar
veya vahşi köpek sürüleri. Bu hayvanlar, fıtratlarının gereği, yeni katılıma
açık değildirler.
Hayvanlar, aralarına yeni katılanların, hayat şartlarını ve
katılma nedenlerini düşünmezler.
Hayvanlar, aralarına katılmak isteyen yeni üyelerin, beceri
ve yeteneklerini sorgulamaz, olası faydalarını hesaplayamazlar.
Hayvanlar, aralarına girmek isteyen yeni üyenin
öldürülmesine üzülmez, kovulması durumunda başına geleceklerden dolayı merhamet
duymazlar.
Hayvanlar, onların işaretledikleri arazi sınırlarını
herhangi bir sebeple aşan hemcinslerini düşman görür ve neye mal olacağını
düşünmeden saldırırlar. Kan döker, kavga çıkartır, hırlar ve havlarlar.
Onlarca kurdun ya da aslanın beslendiği ve su içtiği verimli
topraklara girecek olan tek bir yeni üyenin onların yemini ya da suyunu
azaltmayacağını akıllarına getiremezler.
Hayvanlar, iyilik etmeyi düşünmezler. Sadece kendileri ve
aileleri için yaşar, başkalarının halini dert edinmezler.
Gücü ele geçiren vahşi hayvan, kontrolünde gördüğü gölden,
başka bir hayvana bir avuç su vermek istemez. Her nasılsa içmeye çalışanlara da
on kat ağır fatura çıkartmaya çalışır. Ona göre, diğer hayvanların bu dünyada,
onun gölünden bir avuç su içmeye hakları yoktur.
Bir köşeden aslan, diğer tepeden bir kurt ya da sırtlan,
avazlarının çıktığı kadar hırlar ve kükrerler. Bütün mesajları, bu topraklar
onlarındır ve başkasına buralarda hayat hakkı yoktur.
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir zaman standart yürümeyen
hayat şartları gereği, istisnalar elbette olur. Ancak ormanda genel kanun
budur. Düşen yenir, zayıf ezilir, aç bırakılır ve su içmesine bile izin
verilmez.
Bütün bu masalımsı anlatımlar hayvanlar içindir. Hayvanlar
böyledir, çünkü hayvandırlar.
İnsanlara gelince, onlar olaylara çok daha farklı bakarlar.
Yalnız kendileri için değil, çevreleri, toplumları ve hatta insanlık için
faydalı olmak gibi amaçları olur. Zor durumda kalana kucak açmak çok insani bir
davranıştır. Aç kalana yemek, susuzluk çekene içecek ikram etmek, insanlık
erdemlerinin tartışmasız en güzelleridir.
İnsanlar, sınırların ve kuralların üstünde bir merhamet
taşırlar. Kağıt üzerindeki çizgiler, gönül hudutlarını sınırlayamaz. Bir başka
insanın, hangi şartlarda ve neden kendi topraklarına gelmek zorunda kaldığını
düşünebilir ve şartları belirleyemeyen bu çaresiz insanları, rakip ya da düşman
görmez.
İnsanlar, iyilik etmeyi düşünebilirler. İnsanlar iyi olabilirler.
İnsandılar, sırtlan ya da kurt değil!
Gücü elde eden insanlar, bunu hem kendi halkları hem de
diğer insanlık için hayır ve fayda elde etme yolunda kullanırlar. Ya da en
azından öyle yapmaları beklenir.
Tabii ki, insanlar arasından da hayvanlaşanlar çıkabilir
hatta hayvandan aşağı düşenler, alçalanlar olabilir. İnsan aklı ile hayvan
acımasızlığının birleşmesinden ortaya çıkan yaratık türü; en üst varlık olan
insandan da, onun hizmetine yaratılan hayvanlardan da aşağı bir yerdedir.
İnsan olmanın getirdiği merhamet gibi özgün duyguları
kaybetmiş, hayvanlardan aldığı saldırganlığı, menfaat için çalışan beynine
ekleyerek, benzerleri korku filmlerinde görülen bir ara tür olmuştur bunlar.
Bütün mesele, meydanın bunlara bırakılmaması ve alemin
düzeninin insanlık erdemine, merhamete emanet edilmesidir. Bu gibi vahşi
yaratıklar ise, hayvanat bahçelerinin özel düzenlenecek bir kafesinde muhafaza
edilebilirler. Gelecek nesiller de bu türü görsün ve öyle olmasın diye…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder