Bilen bilir bizim gazete biraz da Genel Yayın Yönetmeni sıfatını taşıyan Yaşar’ın doğal yansıması olarak, bir nevi gariplerin başvuru noktasıdır.
Bugün hangi konuyu yazsam, kime ne anlatmaya çalışsam diye düşünürken karşıma bir hatıra çıktı. Belki de anlatmak istediklerimin bir özeti, belki bir darbı mesel olur diye onu yazayım istedim.
Bundan tam üç yıl önce, Referans Gazetesi ofisinde rutin muhabbetlerimizden birindeydik. Hamza Mercanoğlu İstanbul’a gideceğinden ve yeni bir başkangıç yapacağından bahsediyorken, Yaşar Yavuz dün gece sosyal medyada dönen dolapları anlatıyordu.
Sekreter birinin geldiğini haber verdiğinde, önce beklesin dedi Yaşar ama sonra bir sevki ilahi ile kapıya yöneldi ve büyük bir adamı karşılar gibi gencecik bir çocukla içeri girdi. Herhalde 12 ya da 13 yaşlarında bir genç çocuktu gelen.
Yer gösterdik oturdu, çay söyledik birlikte içmek için. Yaşar işlerinden başını kaldırıp ne için geldiğini sorduğunda çocuk bşraz uzakta kalan kanepeden kalkıp yanımdaki koltuğa oturdu ve anlatmaya başladı.
Öksüz ve yetim imişler, 4 kardeş nineye sığınmışlar. Yetim aylıkları bağlanmış ama 1 ekimde başlayacakmış. O güne kadar bir şeyler kazanmak ve kardeşlerinin rızkını temin etmek için ayakkabı boyacılığı yapacakmış. Elindeki malzemelerle bir sandık yapabilmiş ama içine koyacak malzemesi yokmuş! Lise öğrencisiymiş aynı zamanda ama öğleye kadarmış okulu, öğleden sonra çalışacakmış.
Sözün tam burasında Yaşar mı sordu kendisi mi söyledi hatırlamıyorum çünkü beni vuran kurşun gibi ağır ve çelik gibi kaliteli bir söz söyledi:
“28 tl lazım” imiş, sadece 28 tl istiyordu çocuk...
30 değil sadece 28!
Onurlu, efendi bu küçük adam, o anda kocaman bir adamlık gösterdi bize. Çalışmak ve kazanmak için lazım olan kadarını istedi, akşama az kalmıştı ya belki o günlük kardeşlerine yemek almaya yetecek kadar da istemişti sanki. Ama hatırlayamıyorum.
Delikanlı adamın adını unuttum ama soyadı aklımda; Güneş’ti.
Giderken Hamza ile Yaşar kalkıp sarıldılar da ben yerimden kalkamadım. Çocuğun temizlik ve asaleti, adamlık ve efendiliği omuzlarıma çöktü sanki.
Mağdur olmak, muhtaç olmak ama onur ve haysiyetle düzgün bir adam olmak ve adam kalarak yardım istemek meğer ne özlediğimiz, hele de böyle bir genç yürekte görmeye ne çok hasret kaldığımız bir şeymiş.
Yetim ve öksüzlük o çocuğu erken olgunlaştırmıştı evet ve çok hızlı olgunlaşmıştı ki, yetim aylığı bağlanmadan alnına adamlık bandını bağlamıştı.
Şimdi nerededir, ne haldedir bilmiyorum. Allah(cc) ona selamet versin ve insanlara mahcup olmadan yaşamayı nasip etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder