Hep dilimizde olan batılı emperyalistlerin, özellikle Afrika’da
olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde sömürgelerinin olması ve bugün hala o ülkelerin
resmi ya da gayri resmi yollarla, ya göbeklerinden ya da başlarından bunlara
bağlı kalması bizi hep şaşırtan bir sonuçtur.
Öyle ya; nasıl olur da bir insan, bütün varlığını sömüren bu
dev sivrisineklere hala düşman değil de dost, sömürgeci değil de medeniyet
elçisi muamelesi yapabilirdi?
Oysa işin temelinde, neredeyse hemen hepimizde bulunan, “değiştiremediğimiz
şartları benimseyerek normalleştirme” yeteneğimiz var. İşin bu kısmını uzmanlarına
bırakıp devam edelim.
Uzun süre soğuğa maruz kalan insanların uyum sağlaması kadar
doğal olarak gelişen, uzun süre köleliğe mahkum kalınca, bu durumu benimseyenlerin
varlığı bize bir şeyler anlatıyor.
Bu kadar büyük ve belirgin boyutta olmasa da; toplumsal
tabakalar arasında bulunan, gerek maddi gerekse manevi farklılıkları,
yaşayanların içlerine sindirmeleri sonucu, bu durumları doğal görmeleri de
benzer sonuçları doğuruyor.
Aynı şekilde ırklarından ya da renklerinden dolayı, nesiller
boyu ırkçılık ya da ayrımcılığa muhatap olanların, artık bunu farkında olmadan
benimsemeleri gibi tehlikeli bir sonuç ortaya çıkıyor.
Normalde de başarısız olan ya da suç işleyen birinin,
kendisine taşıdığı ayrımcılık sıfatı nedeniyle haksızlık yapıldığını iddia
etmesi kadar, neredeyse sıradanlaşan cinayet, saldırı, kaza veya kamu önünde
haklarını kaybetme gibi durumlarda bile, kendisine ırkı ya da dini gerekçelerle
haksızlık yapıldığını düşünmesi de bu minvalde bir zemin kaymasına sebep
oluyor.
Kabullenilmiş ırkçılık ya da ayrımcılık diye bir şey var.
Yapılan her muameleyi böyle izah etmek gibi ya da işlediği her haltı o hayali
ırkçılığa karşı eylem olarak sunmak gibi. Kendisini saldırılan ve mahrum
bırakılan taraf olarak hikayeye yerleştirdikten sonra, karşı gördüğü taraflardan
gelecek her adımı saldırı görmekten kolay bir şey kalmıyor.
Sürekli ırkçılığa ya da saldırıya maruz kalmaya hazır
bekleyen bir ruh hali ile yaşamanın yoruculuğunun yanında, toplum geneline de
patlamaya hazır bomba olarak sunduğumuz bu ruh halinin bize dönüşü hiç hoş
olmayacaktır.
Tipik olarak milletimizin geneline sirayet eden ve
temellerinde geçen yüzyıllarda yaşadığımız acı ve yıkımların bulunduğu, gerçek
payı olduğundan dolayı daha kolay benimsenen; “bütün dünya bize karşı, her an
saldırmak için bekliyorlar” bakışı buna güzel bir örnektir.
Aynı şekilde, uzun yıllar her türlü haksızlığa maruz bırakılan
Kürtlerden birilerinin başına gelen her işi, “kesin ırkçılık vardır” ön
kabulüyle anlamak ve sunmak da bu konuda sık yaşanan bir örnektir.
Örnekleri, Suriyeliler ya da benzerleri ile çoğaltmak
mümkün. Bir kötülük varsa kesin falanca grup yapmıştır. Ya da iyilik yapan kesin
bizdendir.
Oysa; ne dünyada ne de ülkemizde, insanlar tek düze, fabrikada
üretilmiş ve programlanmış robotlar değillerdir. Hatta öylesi robotlarda bile
arada arıza veren, programının aksine hareket edenler olabilir. Parmak uçlarına
kadar farklı yaratılmış insanların, içinde yaratıldıkları toplum ya da ırk
nedeniyle suçlanması kadar, kendini suçlu ya da mağdur hissetmesi bir göz
kaymasıdır, idrak yanılgısıdır.
Batıya karşı yaşadığımız son ağır yenilginin sonucu, doğu
halklarının tamamında az ya da çok bulunan hayranlık hissinin ve hatta yeni
neslin kendini bir yol bulup batıya atma hevesinin arkasında hep bu
kabullenilmiş ayrımcılık hissi var gibi geliyor bana.
Bunu gerek fert, gerek ırk, gerekse ülke, hatta ümmet planında
bir şekilde aşmak zorundayız. Bunun ilk adımı olarak; haber ve olayları
değerlendirirken biraz daha fazla sağduyuya ihtiyacımız var. Ön yargı ve ön
kabullerimizi elden ve gözden geçirmeye ihtiyacımız var.
Adem(a)’den bu yana insanlık, her türlü kavgaya ve
haksızlığa maruz kaldığı gibi, her türlü iyilik ve güzelliğe, zenginlik ve
feraha da ulaştı. Kimin kısmetinde ne varsa onu gördü. Değiştirme imkanımız
olmayan ne şartlara uyum sağlayarak bugünlere geldik. Bundan sonrası da öyle
devam edecek.
Şu hayatta bize özel bir durum yok. Dünyanın kanunu böyle.
Yeter ki biz kendimize layık gördüğümüz hali elde etmek için gayret edenlerden
olalım.