01 Mart 2012

Sahabe nedir, sahabe kimdir?

Sahabe kelimesi, sözlüklerde arkadaşlık etmek, birlikte birşeyler yapmak, sohbet etmiş olmak manalarına geldiği gibi; sahib kelimesinden türemesi sebebiyle arkadaşlığı ön plana çıkarır. İslam ıstılahında ise "Peygamber(sav)'in arkadaşları" için, daha geniş kapsamıyla Resulullah'ı gören müminler için kullanılmıştır. Sahabi ve çoğulu olan ashab terimleri de aynı manayı ifade eder.

Bu tarif üzerinden yola çıkan alimlerimiz sahabenin Peygamber(sav)'e yakınlığı ve arkadaşlığı temelli bir sınıflandırma ile onları tabakalara ayırmışlardır. Kur'an temelli bu ayrım faziletler ve iman etmede öncelik gibi gayet net bir sınıflandırmadır. Yine bu ayrıma sebep olan Ömer(ra)'ın hilafeti döneminde yaşanan bir hadisede de ortaya çıkmaktadır.

Bir gün bazı sahabiler Emir-el Müminin olan Ömer(ra)’le görüşmek istiyorlar. Bilali Habeşi(ra) içeri giriyor ve Ömer(ra)’e; Ya Emirel Müminin dışarıda falanca falanca isimler var sizinle görüşmek istiyorlar. Ömer(ra)’in cevabı 'Önce bana Ammar'ı getir, sonra Süheyb’i getir, sonra Ebu Süfyan’ı getir, sonra da Süheyl bin Amr’ı getir'. Bilal(ra) bunu söyleyince Ebu Süfyan buna çok sinirlenir; 'Hiç bu kadar hayatım boyunca küçük düşürüldüğümü hatırlamıyorum' der. Suheyl ibni Amr ise;  'yavaş ol, o insanlar Muhammed(sav)’in davetine koşarlarken biz o davete karşı çıkıyorduk. Şimdi elbetteki içeriye girme sırası onların yani bizden daha öncedir' der.

Bir diğer hadisede ise Peygamber(sav)'in sahabe yaklaşımını görüyoruz. Halid bin Velid(ra) ile Bilal(ra) arasında oluşan bir anlaşmazlıkta Peygamber(sav), 'ashabımı üzmeyin' diyerek aslında Halid(ra)'ın şahsında kendisinin kimleri ashabından gördüğünü ifade etmiştir. Karşısındakini de ashabından görseydi, birbirinizi üzmeyin ya da benzeri bir ifade kullanabilirdi.

Peygamber(sav)'in 'Sümeyye'nin oğlunu azgın bir topluluk öldürecektir' ifadesinde  bahsedilen Ammar(ra)'ın Muaviye ordusu tarafından öldürüldüğü tarihi bir gerçek olduğu gibi o savaş sırasında Ammar(ra)'ın Amr bin As'a; 'Amr! Mısır valiliğini ele geçirmek karşılığında dinini sattın!' diye seslenmesi de olaya bakışını göstermektedir.

Bütün bunların üstüne Hucurat suresinden 14. ayeti hatırlayalım:

'Araplar 'inandık' dediler. De ki, iman etmediniz, ama 'teslim olduk' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Rasulune itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.'

Bu ayette bahsedilen araplar ayetin metninden de anlaşıldığı gibi Peygamber(sav)'in huzurunda iman ettik diyenlerdendirler. Ancak temel asgari sahabe olma şartı olan iman onlardan kabul edilmemiş ve teslim oldukları ifade edilmiştir. Bu durumda bu insanlar sahabe değillerdir. Bunların kim olduklarından çok bu halin adının sahabe olmadığını yani Peygamber(sav)'i her görenin ve iman ettim diyenin sahabe olmadığını kolaylıkla anlayabiliriz.

Sahabe, Peygamber(sav)'le arkadaşlık edenlerin adıdır. Arkadaşlık etmenin insan gönlünde karşılığı bir kerecik bile olsa görmek değildir. O(sav)'nu görmekten maksadın, bakışlarına mazhar olmak olduğunu ve O(sav)'ndan tasavvufi tabirle 'nazar almak' olayı ise ancak hidayete tabidir. Yani iman olmaksızın Peygamber(sav)'i görmenin ve onunla sohbet etmenin de bir anlamı ve değeri yoktur.

Tevbe suresindeki 101. ayet münafıklarla ilgili ayetlerden sadece birisidir:

'Çevrenizdeki Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.'

Kimsenin elinde bir münafık listesi olmadığından bu konuda ne denilse boştur.

Bütün bunları yazmamızın sebebine gelince, bazıları 'ashabım yıldızlar gibidirler, hangisine uyarsanız kurtulursunuz' hadisini esas alarak dünya saltanat ve şatafatına dalmaya Muaviye bin Ebu Sufyan'dan örnek verebiliyorsa ve bunu da yukardaki hadise dayandırarak 'örnek yıldız' sıfatıyla taçlandırdığı birinin saltanat ve dünyevi şatafatını örnek aldığını söyleyebiliyorsa, bizim de sahabe tanımını ve anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor demektir.

Genel kabul gören sahabe tabakalarını sıralayacak olursak:

1. Mekke'de iman eden ilk müslümanlar (Mustafa Asım Köksal kitabında sayılarının 129 olduğunu tespt etmiştir.)

2. Ömer(ra)'ın müslüman oluşundan sonra müslüman olanlar

3. Habeşistan hicretine katılanlar (1. Habeş hicretine katılan 11 erkek ve 4 hanım ile 2. Habeş hicretine katılan 83 müslüman bunlara dahildir.)

4. Birinci Akabe bey'atında bulunanlar (12 kişi)

5. İkinci Akabe bey'atında bulunanlar (73 veya 75 kişi)

6. Peygamber daha Kuba’da iken Medîne’ye giren Muhacirler

7. Bedir savaşına katılanlar (314 kişi)

8. Bedir savaşı ile Hudeybiye musalahası arasında hicret edenler

9. Hudeybiye'de ağacın altında Peygamber(sav)'e ölünceye kadar savaşmak hususunda bey'at edenler (1500 kişi civarında)

10. Hudeybiye bey'atı ile Mekke'nin fethi arasında hicret edenler

11. Mekke'nin fethinden sonra müslüman olanlar (Peygamber(sav) bunları tuleka(1) olarak isimlendirmiştir.)

12. Veda haccında Peygamber(sav)'i görenler ve dinleyenler.

Ashab'ın faziletine ve hayatlarına dair bir çok eser yazılmıştır. Bunlar içerisinde en hacimli ve muhtevalısı, İbn Hacer el-Askalani'nin  el-İsâbe fi Temyizi 's-Sahabe adlı kitabıdır. Bunun dışında şu iki kaynak da büyük önem taşımaktadır: İbn Abdilberr, el-İstîâb fî Ma'rifeti'l-Ashab ve İbnu'l-Esîr, Üsdu'l-Gâbe fî Ma'rifeti's-Sahabe.

Tabiinden olan Said b. Musayyib, sahabenin bir veya iki yıl peygamber ile birlikte bulunan bir veya iki savaşta onunla birlikte savaşan kimse olduğunu söylemektedir.

Eş'ari ulemasından Bakıllani ise şöyle demektedir: 'Ümmet arasında yerleşen örfe göre sahabe, peygamberle uzun süre beraber olan kimsedir. Sadece birkaç saat peygamberle kalan peygamber ile birlikte birkaç adım yol yürüyen ve hadis işiten kimse sahabe değildir.'
İmam Ahmed b. Hanbel, Aişe(ra) ile Ali(ra) arasında cereyan eden vakadan sorulunca şöyle cevap vermiştir.

'Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.' (Bakara, 134) mealindeki ayet-i kerimeyi okuyarak soruyu cevaplamıştır.

Bazıları Peygamber(sav)'in veda haccı sırasında hutbelerinde bir kaç kez 'ashabım' hitabını kullanmasından yola çıkarak bütün dinleyenlerin sahabe olduğuna hükmetmişse de aynı hutbelerde tekrarlanan 'ey insanlar' ibarelerini de orda bulunmayan diğerlerine yönelik şeklinde yorumlamışlardır. Halbuki gayet açıktır ki, Peygamber(sav) orada bulunanların arasından bazılarına 'ashabım' diye seslenirken, diğerlerine de 'ey insanlar' diye hitap etmiştir.

Bütün bunların üstüne şunu belirtmekkte fayda var: Ashabın kendi arasında da ihtilaflar ve anlaşmazlıklar olmuştur ve hatta Cemel ve Sıffın vakalarında olduğu gibi kan bile dökülmüştür. Bu konularda konuşmak ve o zamanların fitnelerini bugünlere taşımak bir fayda sağlamayacağı gibi, onları yargılayıp hüküm verme mecburiyetimiz de yoktur. Yukarıda naklettiğimiz İmam Ahmed'in tavrı güzel bir örnektir.

Onlar bizden önceki ümmettiler, geldiler ve geçip gittiler. Hesaplarını bize değil Allah(cc)'a verecekler. Örnek alacağımız halleri onların bize Kur'an ve sünnetten bizzat yaşayarak aktardıklarıdır.

(1) Tuleka: Savaşlarda esir edildiği halde düşmanı tarafından serbest bırakılan esir, yahut artık iş göremez hale gelen hayvanların çiftçiler tarafından serbest bırakılmaları ile onlara verilen isim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...