20 Ocak 2018

Batı ile yüzleşmek

Dünya kurulalı beri Allah’ın takdir ve izniyle güneş doğudan doğar ve batıdan batar. Bu bize sıradan gelen binlerce kâinat kanunu gibi tekrarlanıp duran ve çoğu zaman farkında bile olmadığımız, üzerinde düşünmediğimiz bir olaydır. Kıyameti tarif eden en malum ve meşhur rivayetlere göre güneş batıdan doğduğunda artık geri dönüşü olmayan yıkım ve yok oluş başlamış olacaktır. Doğu hayatın devamını batı ise bitişini temsil eder.

Çağımızın yarı romantik, biraz uysal ve oldukça itaatkâr insan tiplemesi olarak bizler, güneşin doğuşundan çok batışındaki kırmızılığı bilir, onu izler, ona şiirler yazarız.

Şüphesiz olaylar ve zamanlar dünyanın varlığının hikmetlerine hizmet eden ilahi ayetlerdir…

Dünyevi birtakım olayların gelişimiyle ilgili kullandığımız batı kadar aklımıza yerleşmiş bir başka batı algısı daha vardır ve bu batı dendiğinde ilk aklımıza gelendir. Öyle ya başlıktaki batı kelimesi sanırım hiç birinize güneşin batışını ya da yönlerden batıyı hatırlatmadı, aksine yeryüzünde gelişmişlik ve üstünlüğün günümüzdeki sahipleri olan, dünyanın coğrafi olarak batısında yer alan ama aslen batıl bir varoluşun temsili olan batı, yani batı ülkeleri, yani emperyalizmin önde gelen temsilcileri diye devam eden bir tanımın vücut bulmuş hali olarak batı.

İşte o batıda, her şey sandığımız ya da sanmamızı istedikleri kadar yolunda gitmiyor ve oralar güllük gülistanlık yerler değil.

O batıdan bir örnek olarak, uzun yıllar yaşamam sebebiyle ve halen bağlarım olduğundan takip ettiğim Hollanda ile ilgili bazı bilgileri paylaşarak devam edeyim. Hollanda denilince, geçen yıl yaşanan politik kriz sonrası yeni yeni ısıtılan Türkiye-Hollanda ilişkilerini de hemen hepimiz medyadan duyuyoruz.

İşte bu küçük ve aynı zamanda soğuk ve çok yağışlı ülkede son günlerin en popüler tartışma konusu, atalarının günahlarıyla yüzleşme çabaları oldu. Ülkenin neredeyse her yerinde heykelleri bulunan ve yeni nesillere sahip olunan medeniyet ve kalkınmanın temellerini atanlar olarak tanıtılan, bir bakıma modern Hollanda’nın kurucuları sayılan ulusal kahramanlar tartışılıyor. Caddelerde ve okullarda isimlerine rastlanabilen bu kahramanlar(!) ne yazık ki sanıldığı kadar düzgün ve örnek insanlar değillermiş meğer!

Bir tür korsanlar olarak dünyanın farklı coğrafyalarına seyahatler yapan, gittikleri ülkeleri sömürge haline getiren ve dahası oralardan Avrupa ve hatta Amerika kıtasına köleler taşıyarak ticaret yoluyla zenginleşen ve bunu ülkelerine getiren, aslında zalim ve vicdansız birer katil olma ihtimalleri olan insanları kahraman bilmek gerçekten acınası bir durum.

Bu gerçekle yüzleşmek sanıldığı kadar kolay değil elbette, zaten duygusal olarak bağları azalan ve ulus olma özelliklerini neredeyse kaybeden Avrupa halkları için birleştirici ve belki de gurur kaynağı sayılan bu geçmişin kurduğu ve halen devam eden kraliyetlerle idare edilmeleri işin en zor yanlarından biridir.

Doğuya sultanlara başkaldırmayı ve onları yıkmayı öğreten hatta emreden batının krallarla yönetiliyor olması keyfi değil bilakis ihtiyaçtandır. İnsanlar semboller ve ideallerle yaşarlar, toplumlar da öyle…

Doğunun zenginliklerini sömürerek inşa edilen bir kalkınmışlığın, belki de altında yatan hesabı sorulmamış ve verilmemiş zulümlerin, dökülen kanların ve akıtılan gözyaşlarının depremiyle sarsılması yakındır. Modern batı insanı bunu kendine bile itiraf etmeye cesaret edemeyecek gibi görünse de tarih ve zaman hesapları ortaya dökecektir.

Derken (Karun) ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar:'Keşke Karun’a verilen servet kadar bize de verilseydi, doğrusu o çok talihli' dediler.

Kendilerine ilim verilenler ise şöyle dediler: 'Yazık size! Allah'ın sevabı iman edip salih amel işleyen için daha hayırlıdır. Ona ise ancak sabredenler kavuşturulur.'

Nihayet onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi. (Kasas 79-81)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...