Nazar ve hased gibi tehlikeli duygular taşıyoruz ve farkında
olarak ya da olmayarak gözlerimizle birilerini devirebilir ya da
kıskançlığımızla başkalarına zarar verebiliriz. Hasedini terbiye edebilenler,
bakışlarını güzelleştirenler müstesna…
Her şeye nazar edilir belki ve belki her şey kıskanılır da;
kimse kimsenin aklını, görüşünü, zekasını kıskanmaz ve nazar etmez. Çünkü her birimiz
en iyisine sahibizdir bu hasletlerin, bizdekinden daha üstünü muhataplarımızda
zaten yoktur, nesini kıskanacak nesine kem gözle bakacağız?
Çevremiz uyanıklardan geçilmiyor, bu yüzden!
Bundandır dolandırıcılarımızın başarısı.
Bundandır hırsızlarımızın marifeti.
Bundandır idarecilerimizin iltiması, adam kayırması.
Bundandır düşmanlarımızın bize galebe çalması.
Oysa akıl, zeka ve marifet odur ki; dolandırılmayalım, hele
de şeytana hiç!
Soyulmayalım asla; ne aklımızı alsın kimse, ne de malımızı.
Hele dinimizi kimse alamasın elimizden. Çocuklarımızı koparamasın kimse bizden
ve canımıza dokunamasınlar.
Hangi konum ve sıfatta olursak olalım, adam kayırmayalım,
kayrılmak istemeyelim, kayırılanlara izin vermeyelim. Rüşvete tevessül
etmeyelim, demeye utanalım…
Düşmanlarımızın bize üstün gelme sebebi, onların gücü bizim
zayıflığımızdır. Onların gücü akıllarında ve silahlarında iken, bizim zayıflığımız
iman ve adalet duygumuzun, takvamızın eksikliğindendir.
Çok uyanık olsaydık bunları başarırdık. Dünyamızın ve
ahiretimizin menfaatini sağlayacak işlerde kimse bize engel olamazdı.
Biz uyanıklığı trafikte bir arabanın sağından önüne geçmek
sandık. Bir çocuğa gel sana şeker vereceğim diye kandırıp sevmek sandık.
Komşunun ve akrabanın hakkını onlara fark ettirmeden çiğnemek sandık.
İnsanlar bizi birisi zannederken aslında başkası olmayı
uyanıklık sandık!
O kadar alışmışız ki gizli ajandalara ve arka planlara;
dünyanın bütün deveranını gizli bir düzenin işlemesi sanacak kadar ‘kader-i
ilahi’yi unuttuk.
Hep bir komplo çözdük, cümlelerin ardındaki sırları anladık,
mimiklerinden insanların kalplerini okuduk, uyanıktık ya!
İdarecilerimiz, bir şekilde kendilerinin seçilmesini temin
etmeyi uyanıklık saydı. İlim adamlarımız, başkalarının kitaplarından satırlar
kopyalayarak sıfatlar ve makamlar edinmeyi akıllılık saydılar.
Tüccarlarımız, hep
en ucuza almayı ve mutlaka en pahalıya satabilmeyi uyanıklık sanıyor.
Yapacağım diye vaatlerde bulunup, sonra unutmak normal kabul
ediliyor.
Ben ilim adamıyım, alimim, hocayım deyip; bunlarla makam ve
menfaat elde etmek güzel görülüyor.
Etiketleri artırıp sonra indirim yapar gibi yapmak en yaygın
kampanya şekli olarak görülüyor.
Uyanığız ya biz!
Bazı meseleleri henüz çözemedik ama bakarsın onların da bir
yolunu buluruz:
Mesela Azrail(as)’dan bir saat erteleme alan olmadı henüz.
Toprağa değil taşa da gömülse, bin bir metotla mumyalansa da, hayata geri dönen
olamadı henüz.
Başka neleri çözemedik diye konuşabilirdik ama ölüm konusunu
çözemedikten sonra bulduğumuz neyin bize bir faydası olur ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder