Çok seslilikle çok konuşmayı, çok kültürlülükle çok
bozulmayı, çok dinlilikle çok dinsizliği karıştırmaya başlayışımızın üzerinden
çok uzun zamanlar geçti. İnsanlar, bir kere Allah’ın dininden uzaklaşmayı ama
yanında imiş gibi görünmeyi keşfedince devamı geldi.
Bu ikiyüzlülüğün, -hadi açık söyleyelim- bu münafıklığın,
sıradanlaşması için gerekli bütün mazeret ve izahatlar, halimizi örtecek
karanlık örtüler, maskeler ve eldivenler, hatta şapkalar bulundu ve firavunun sihirbazlarının
derin karanlıkları olan şapkalarını kullanmak, neredeyse hepimizin başına şıp
diye oturuverdi.
İmanı avucumuza aldık ama ne hikmetse yanmıyoruz!
İslam’ı başımıza tac ettik ama aleme sultan olmuyoruz!
Yetmedi tabi bütün bunlar, şeytan her zaman daha ötesini
istedi, istiyor ve isteyecek. Olduğu yerde yalnız kalmak istemiyor şeytan,
yanına dostlar ve arkadaşlar, yoldaşlar toplamanın derdinde…
İslam’ın insanın yaratılışı ile ilgili temel bilgilerinden
birisi olarak; Adem(a) ile başlayan ve Muhammed(sas) ile sona eren risalet/peygamberlik
zincirinin bütün halkaları İslam dinini tebliğ ile vazifelidirler ve tamamı Müslümandır.
İbrahim Müslümandır, Davud, Süleyman, Yakub, Yusuf ve
adlarını bildiğimiz ya da bilmediğimiz, tüm peygamberler Müslümandır. Meryem
oğlu İsa da Müslümandır. (Allah’ın selamı hepsinin üzerlerine olsun)
“Muhakkak Allah katında din İslam’dır. Kitap verilenler (yahudi
ve hristiyanlar), ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki
hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler
bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.” (Ali İmran 19)
“Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki bu
kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan
olacaktır.” (Ali İmran 85)
“Ehl-i kitap’tan ve müşriklerden kafirler, içinde ebedi
olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte yaratılmışların en şerlileri
onlardır.” (Beyyine 6)
“O, Nuh’a buyurduklarını, sana vahyettiklerimizi, İbrahim’e,
Musa’ya ve İsa’ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta tutasınız, o
konuda ayrılığa düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır
geldi. Allah dilediğini seçer ve kendisine yöneleni doğruya iletir.” (Şura
13)
Bu ve benzeri ayetlerden ve Rasulullah(sas)’in hadis ve
siretinden ortaya çıkan, salih ve sahih tüm geçmiş Müslümanların üzerinde
ittifak ettikleri bir gerçek olarak; İslam’dan başka bir dine mensup olan
birine cennet haramdır.
Yahudilik ve Hristiyanlık; Allah(cc)’ın dini değil, Allah(cc)’ın
dininin tahrif edilmesi sonucu ortaya çıkan insanların sapkınlığının ismidir. Dolayısıyla,
“üç ilahi din” gibi tamlamalar da tamamen batıl ve saçma yaklaşımlardır. Zira
ilahi olan tek din İslam’dır!
Burada anlatılmakla ve izah edilmekle bitmeyecek kadar,
muhkem ve mutlak deliller neticesinde idrak edilmesi gereken, İslam itikadına
göre Yahudi ve Hristiyanların cennete değil cehenneme girecekleridir. Tevbe
edip İslam’a dönmedikçe onları bekleyen akıbet budur.
Bazı Ehli Sünnet düşmanı, hoca kılıklı soytarıların, ısrarla
ama yavaşça ve gizlice, Yahudi ve Hristiyanları cennete sokma uğraşıları,
onların merkepliğini yapmalarından kaynaklanmaktadır. Onlar bunların sırtlarına
binerek dünyada hedeflerine ulaştıkları gibi ahirette asla ulaşamayacak ve
hepsi birlikte -eğer tevbe etmezlerse- cehennemin dibini boylayacaklardır.
Dünyada Ehl-i Kitap’a merkeplik yapanların ahirette de bu
hal üzere olacakları, dünyada sırtlarına aldıkları gibi ahirette de sırtlarında
taşıyacakları, tahrif edilmiş sapkın inanç sahiplerinin gideceği yere onlarla
beraber gitmek olacaktır.
“Kimsenin Allah(cc) namına konuşma hakkı yoktur” gibi,
aslında hakikati ifade etmekle birlikte, bu konuda kullanıldığında, sığ ve çiğ
kalan savunmaların bu hükmü değiştirmesi ve geçersiz kılması mümkün değildir. Allah(cc)
adına Peygamberler konuşmuş ve hakikati biz insanlara öğretmişlerdir. Onların
yolu ve yaşantıları, sözleri ve işaretleri ile sabit bir gerçeğin, bizim tarafımızdan dile getirilmesine,
Allah(cc) namına karar vermek olarak görmek, ya ahmaklık ya da demogojiden
ibarettir.