28 Ekim 2016

Kalem ve Kılıç



Savaşlar dünya kurulalı beri, Adem(as)’in evlatlarının sorunlarını çözmek ya da menfaatlerini temin etmek için kullanageldikleri en sert metod olarak hayatımızda hep var oldu. Kıyamete kadar da devam edecek; yeryüzünde fitne ve zulüm kalmayıncaya, adalet ve merhamet esaslı bir nizam kuruluncaya kadar...

Tabi mustesna zamanlar da gördü bu dünya; kuzunun kurtların saldırısından emin olarak dolaştığı, çöllerde yalnız seyahat eden kadınlara kimselerin musallat olmadığı dönemler oldu. Dünyanın bir başka ucundaki bir zulmü bir mektupla durdurabilen adaetin hamisi hükümdarlar geldi ve geçti. Sonra zulüm sardı her bir yanı ve insanlık kendi aklıyla ve planlarıyla yeryüzünde hakça bir düzen kurmayı hiç başaramadı.

Müslümanlarca toprakları fethedilen ve krallıkları yıkılan ülkelerde ne maddi ne de manevi katliamlar yaşanmadı ve yaşanamaz da! Ancak gayri müslimler bizim topraklarımıza girdiklerinde bizim dava ve ideallerimizin hayatlarımızla ikame edildiğini zannederek soykırımlar uyguladılar. Vahşetin boyutları yer yer tarihin yad etmekten utanacağı ağır katliamlarla büyüdü. Her gelen zalim bir öncekini aratacak işler yapmaya devam etti.

Biz can vermekle de toprak kaybetmekle de tükenmeyecek bir nizamın temsilcileri ise zamanın ve mekanın her yerinde, yağmurdan sonra yeşeren taze ve umutlu ve güçlü başaklar gibi yeniden ve yeniden ama hep yeniden yeşermeye devam ettik.

Kaybedilen canlar yerine Allah yeni nesiller verdi ve biz hiç bitmedik! Allah biliyor ve haber veriyor ki, bitmeyeceğiz de!

Bu noktada en can alıcı ve ölmüş canlarımızın bile canını yakıcı olan bir husus ise gelecek yeni nesillerin eskilerin itikat ve amel kodlarını kaybetmeleri ihtimalidir. İnanç ve hareketlerinde temel davaya uygunluk hususiyetini kaybeden bir toplumun artık İslam’ın temsilinden mahrum kalacağı ve herhangi bir halk olarak tarihten ve gönüllerden silineceği kaçınılmaz bir gerçekliktir.

En son bundan 100 yıl kadar önce bahsettiğimize benzer büyük katliamlara muhatap olmuştuk. Savaşlar ve işgallerle kaybettiğimiz sadece can ve toprak değildi. Aynı zamanda bir medeniyet ve devasa bir kültür varlığını da tarümar ettiler. Daha önce Endülüs’te yaşadığımızın bir benzerini bu defa Anadolu’da yaşadık. Kayıtlara alınmış, yazılı metinlerin yanında, yürüyen kitaplarımız alimlerimiz de yok edildiler.

Düşmanlarımız bir şeyi çok iyi biliyorlardı:

Onlarla bizim aramızdaki fark; ilim ile cehalet ve bunun neticesinde ortaya çıkan adalet ve zulüm gibi karıştırılamayacak kadar net idi. İlmi yani vahyin ve tebliğcileri rasullerin yolunu kaybettiğimizde bizimle onlar arasında fark kalmayacak ve artık direniş göstermeden onlara teslim olacaktık. Oldukta!..

Cahiliyeye teslimiyet onlara benzemekten ibarettir;  yoksa alnımıza silah dayanarak zorla hürriyetten mahrum bırakılmak teslimiyet değil belki esaret olur ve birgün mutlaka o zincirler kırılır, oysa onlara benzer ve bundan da memnun bir hayat sürmeye başlarsak artık sonu gelmez bir teslimiyet  ve zillet boyunduruğu omuzlarımıza asılıkalır.

İşte bu yüzden bu acı tecrübelerle yoğrulan bilincimizin benzer durumlarda ortaya koyması gereken hayati bir refleks var, bu da ilim ve direnişin kolkola yürüme zorunluluğu...

Hele günümüz dünyasında vahiy temelli ilimlerden mahrum yetişecek nesillerin yok olma tehlikesi bombaların oluşturduğu vahim sonuçlardan çok daha büyüktür. Zira bombalar bir şekilde durdurulabilir ve onlar sadece düştükleri yeri yakarlar, oysa imanı tahrip edilmiş bir nesil, cahil bırakılmış bir toplum geri dönüşü olmayacak bir yokluğa ve yok edilişe mahkum olur.

Alimlerimizin eksikliği ve acziyeti ile nesillerimizin cehalet ve ezikliği en büyük derdimizdir.

Dünyaya nizam verecek ve hakça bir düzen kuracak olan yegane inanç ve fikir sisteminin sahipleri bunu kalemin yazdıkları ve kılıcın düzelttikleri olmaksızın yapamazlar. Fikir ve buna dayalı hayat nizamı bakımından her türlü ideoloji ve yapıya mutlak üstün gelecek olan İslam, kendi evlatlarının cehaleti ve acziyeti sebebiyle ancak mahkum duruma düşer ve tarih boyunca da hep böyle olmuştur.

Kalemi kırılanla kılıcı kırılanın akıbeti aynıdır!

Kılıçsız kalem acziyeti, kalemsiz kılıç zulmü getirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...