Savaşlar dünya
kurulalı beri, Adem(as)’in evlatlarının sorunlarını çözmek ya da menfaatlerini
temin etmek için kullanageldikleri en sert metod olarak hayatımızda hep var
oldu. Kıyamete kadar da devam edecek; yeryüzünde fitne ve zulüm kalmayıncaya,
adalet ve merhamet esaslı bir nizam kuruluncaya kadar...
Tabi mustesna
zamanlar da gördü bu dünya; kuzunun kurtların saldırısından emin olarak
dolaştığı, çöllerde yalnız seyahat eden kadınlara kimselerin musallat olmadığı
dönemler oldu. Dünyanın bir başka ucundaki bir zulmü bir mektupla durdurabilen
adaetin hamisi hükümdarlar geldi ve geçti. Sonra zulüm sardı her bir yanı ve
insanlık kendi aklıyla ve planlarıyla yeryüzünde hakça bir düzen kurmayı hiç
başaramadı.
Müslümanlarca
toprakları fethedilen ve krallıkları yıkılan ülkelerde ne maddi ne de manevi
katliamlar yaşanmadı ve yaşanamaz da! Ancak gayri müslimler bizim
topraklarımıza girdiklerinde bizim dava ve ideallerimizin hayatlarımızla ikame
edildiğini zannederek soykırımlar uyguladılar. Vahşetin boyutları yer yer
tarihin yad etmekten utanacağı ağır katliamlarla büyüdü. Her gelen zalim bir
öncekini aratacak işler yapmaya devam etti.
Biz can vermekle
de toprak kaybetmekle de tükenmeyecek bir nizamın temsilcileri ise zamanın ve
mekanın her yerinde, yağmurdan sonra yeşeren taze ve umutlu ve güçlü başaklar
gibi yeniden ve yeniden ama hep yeniden yeşermeye devam ettik.
Kaybedilen canlar
yerine Allah yeni nesiller verdi ve biz hiç bitmedik! Allah biliyor ve haber
veriyor ki, bitmeyeceğiz de!
Bu noktada en can
alıcı ve ölmüş canlarımızın bile canını yakıcı olan bir husus ise gelecek yeni
nesillerin eskilerin itikat ve amel kodlarını kaybetmeleri ihtimalidir. İnanç
ve hareketlerinde temel davaya uygunluk hususiyetini kaybeden bir toplumun
artık İslam’ın temsilinden mahrum kalacağı ve herhangi bir halk olarak tarihten
ve gönüllerden silineceği kaçınılmaz bir gerçekliktir.
En son bundan 100
yıl kadar önce bahsettiğimize benzer büyük katliamlara muhatap olmuştuk.
Savaşlar ve işgallerle kaybettiğimiz sadece can ve toprak değildi. Aynı zamanda
bir medeniyet ve devasa bir kültür varlığını da tarümar ettiler. Daha önce
Endülüs’te yaşadığımızın bir benzerini bu defa Anadolu’da yaşadık. Kayıtlara
alınmış, yazılı metinlerin yanında, yürüyen kitaplarımız alimlerimiz de yok
edildiler.
Düşmanlarımız bir
şeyi çok iyi biliyorlardı:
Onlarla bizim
aramızdaki fark; ilim ile cehalet ve bunun neticesinde ortaya çıkan adalet ve
zulüm gibi karıştırılamayacak kadar net idi. İlmi yani vahyin ve tebliğcileri
rasullerin yolunu kaybettiğimizde bizimle onlar arasında fark kalmayacak ve
artık direniş göstermeden onlara teslim olacaktık. Oldukta!..
Cahiliyeye
teslimiyet onlara benzemekten ibarettir;
yoksa alnımıza silah dayanarak zorla hürriyetten mahrum bırakılmak
teslimiyet değil belki esaret olur ve birgün mutlaka o zincirler kırılır, oysa
onlara benzer ve bundan da memnun bir hayat sürmeye başlarsak artık sonu gelmez
bir teslimiyet ve zillet boyunduruğu
omuzlarımıza asılıkalır.
İşte bu yüzden bu
acı tecrübelerle yoğrulan bilincimizin benzer durumlarda ortaya koyması gereken
hayati bir refleks var, bu da ilim ve direnişin kolkola yürüme zorunluluğu...
Hele günümüz
dünyasında vahiy temelli ilimlerden mahrum yetişecek nesillerin yok olma
tehlikesi bombaların oluşturduğu vahim sonuçlardan çok daha büyüktür. Zira
bombalar bir şekilde durdurulabilir ve onlar sadece düştükleri yeri yakarlar,
oysa imanı tahrip edilmiş bir nesil, cahil bırakılmış bir toplum geri dönüşü
olmayacak bir yokluğa ve yok edilişe mahkum olur.
Alimlerimizin
eksikliği ve acziyeti ile nesillerimizin cehalet ve ezikliği en büyük
derdimizdir.
Dünyaya nizam
verecek ve hakça bir düzen kuracak olan yegane inanç ve fikir sisteminin
sahipleri bunu kalemin yazdıkları ve kılıcın düzelttikleri olmaksızın
yapamazlar. Fikir ve buna dayalı hayat nizamı bakımından her türlü ideoloji ve
yapıya mutlak üstün gelecek olan İslam, kendi evlatlarının cehaleti ve acziyeti
sebebiyle ancak mahkum duruma düşer ve tarih boyunca da hep böyle olmuştur.
Kalemi kırılanla
kılıcı kırılanın akıbeti aynıdır!
Kılıçsız kalem
acziyeti, kalemsiz kılıç zulmü getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder