25 Eylül 2018

Düşman Dışarıda Değil


İnsanoğlu yaratılışından gelen bir hasletle hemen her zaman ve her konuda kendini savunma hissi veya bilinciyle hareket eder. Bedenine yönelik herhangi bir tehlike endişesini en seri ve güçlü reflekslerle savuşturmaya çalışır. Söz konusu benliği, nefsi veya ruhu olunca da aynı şekilde tepkiler verir. Bundan istisnalar ancak çok özel eğitimler almış ve kendi kontrolünü sağlayan nadir insanlardır.

Hakaret, aşağılama, tehdit gibi sözlü saldırılara karşı kontrollü de olsa savunmaya geçmemiz normaldir. Aynı şekilde sahip olduğumuz değerlerimize, mukaddesatımıza veya taşıdığımız fikirlere, savunduğumuz gerçeklere de bir saldırı olunca savunmaya geçeriz. Biz buyuz ve böyle yaratılmışız.

Kendimizi savunurken ya da temize çıkartırken, birilerini kendimizi çıkarttığımız aşağılanma ve suçluluk çukuruna iterek boşluğa doldurma çabamız bu fıtri savunma refleksini aşan ve daha çok bilinçli ve öğrenilmiş bir defans saplantısıdır.

Bizim herhangi bir konuda iyi ve güzel olmamız için birilerinin o alanda kötü ve çirkin olmasına hiç gerek yoktur.

Yine herhangi birimizin işlediği bir hata veya suçtan temize çıkması, affedilmesi ve gönüllerde yer bulabilmesi için o hatayı bir başkasının işlemiş olmasına veya günahın başkalarında da bulunmasına ihtiyacımız yoktur.

Ne Allah’ın dininin uhrevi tevbe metodunda ne de dünyevi af usulünde, günah ve vebal kefesine bir başka ağırlık ya da kişiyi koyma mecburiyeti yoktur.

Aynı şekilde; insanların gönüllerinde de özür ve af taleplerinin yer bulabilmesi için pişmanlık duyduğumuz bir hatanın başkasına yamanmasına, dayanmasına, izafe edilmesine gerek yoktur.

Gönüllerin kapısının anahtarı samimiyettir, tıpkı göklerin kapılarının anahtarı olduğu gibi…

İslam’ın insandan beklentisi; hislerini yok etmesi değil değil, onları helal ve haram sınırları içinde tutabilen Müslüman bir fert olmasıdır.

Başkalarının kusurlarını araştırmak Kur’an ve sünnette mutlak olarak çirkin ve haram görülen bir davranıştır. Bunları insanlar arasında yaymakta öyle…

Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Şüphesiz zannın birçoğu günahtır Gizli halleri araştırmayın! Gıybet etmeyin! Sizden biriniz, ölen kardeşinin etini yemek ister mi? Ondan tiksinirsiniz. Allah'tan korkun! Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, merhametlidir.(Hucurat 12)

Bu konudaki en çarpıcı uyarılardan biri de şu hadistir:

Bir müslümanın ayıbını görüp onu örten kimse, diri diri gömülmüş bir kız çocuğunu kabrinden çıkartıp yaşatmış gibi olur. (Buhari, Ebu Davud, Nesai)

Günümüzde haber ajansları hemen her olayı bulup, insanların gözlerinin önüne zaten getiriyorlar. Bunların bir çoğu, haramlar ve çirkin işlerden oluşuyor. Her yerde televizyonlar, radyolar, gazeteler üzerinden duyulan ve internet yoluyla da her cebe giren bu haberlerin temsil ettikleri çirkinlik ve bulaştıkları haramların çokça yayılması, duyulması hem gönülleri karartan bir etkiyi hem de sıradanlaşmalarını ve normalleştirilmelerini temin ediyor.

En akıl almaz günahlar dillendirilip anlatılıyor. En ağır cürümler haberleştirilip gösteriliyor. İnsan fıtratını harap eden felaketler gibi olan veballer adeta gözlerimizin önünde işleniyor.

Bırakınız bu işleri medya yapmakla kalsın. Bırakınız biz sosyal medya hesaplarımızda çirkinliklerin yayılmasına destek olmayalım, günahların duyulmasına sebep olmayalım, gözlerin ve gönüllerin kirlenmesine izin vermeyelim.

Paylaştığımız her çirkinlik, temiz ve saf nesillerimizin karşısına çıkıyor, kalplerini köreltip, vicdanlarını törpülüyor.

En basit gördüğümüz ve hatta tel’in etmek için paylaştığımız pek çok hata ya da günah bir müddet sonra toplumsal bir hezeyana dönerek yayılıyor.

Kötü bir söz söyleyen kimse ile onu yayan kimsenin günahı eşittir. Ali (r.a.)

Batıdan örnek vermekten haz etmediğimi bilirsiniz ancak bu noktada gerekiyor. Bir gün oturup batı medyasını taradığınızda ne intihar ne de kadın cinayeti haberleri görürsünüz. Tecavüz haberi hiç yoktur. Çocuk tacizcisi papazların haberleri bile mağdurların sayıları binlerle ifade edilecek noktaya gelince ve çoğu zaman yıllar sonra ortaya çıkar.

Peki bu haberlerin olmayışı, o toplumlarda bu suçların olmadığına mı işaret ediyor? Tabii ki hayır!

Mesela Hollanda’da yıl sonu yayınlanan istatistiklere konu olur bunlar; günde ortalama 1,5 kişi sadece trenlerin önüne atlayarak intihar eder, yıllık yakınları tarafından öldürülen kadınların sayıları da her geçen yıl artmaktadır. Diğer ülkeler de oradan aşağı kalmazlar. Ama bunu yaymanın, günlük haber olarak her eve sokmanın, zihinlerde bunları normalleştirdiğini bilir ve yapmazlar.

İnsanların hayat gayeleri dünyevileştikçe intihar ve cinayetler artar, çaresi ahirete imandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...