Bizler yani gündemi sıkı sıkıya takip eden, hemen her konuda
bir fikri olan, çağımız bilgili ve bilgiye aç insanları, artık bir şeyi çok iyi
öğrendik; hiçbir olay göründüğü gibi değildir, hele de uluslararası ilişkiler
ve siyasi faaliyetler söz konusu ise hiç değildir.
Arkalarda bir yerlerde gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan
bir başka hesap görülüyor ya da götürülüyordur veya hasırların altından su
değil muhtelif akarsular geçiyordur.
Bir adım ötesinde, olayda adı geçen küresel emperyalist
devletlerden biri olunca, daha bir kulak kabartıp; acaba arkasında neler var,
kimlere yine demokrasi götürecek ya da hangi milletin kanını, canını, yer
altını ve yer üstünü sömürecekler diye beklemeye başlıyoruz.
Haksız da değiliz! Bütün bu beklentiler su-i zan değil yani,
tecrübe ile sabit acı gerçekler…
Önce işgal ediyorlar, can yakıp, malları gasp ediyorlar, şerefleri
yerlere atıp, insanları hayattan, bebeleri annelerinden, anneleri ciğerparelerinden
koparıyorlar.
Sonra, ya işleri bitiyor ya hesapları değişiyor ve ne
oluyorsa çekiliyorlar. Arkalarında yanmış ve yıkılmış bir ülke, hayalleri
çalınmış, hayatları karartılmış nesiller bırakıyorlar.
Kara ve kuru topraklar kalıyor geçtikleri yerlerde!
Arada da yer değiştiriyorlar; tıpkı merasını değiştiren
vahşi hayvan sürüleri gibi. Hayır, hayvanlara hakaret olmasın şimdi! Onlar
sadece doyuncaya kadar yer, bunlar gelecek nesillerinin nesillerine yetecek kadar
yeme peşindeler ve doymuyorlar.
Nihayetinde ne olduysa oldu ve Kaşıkçı cinayetinden sonra,
pervasız zalimlerin ve vicdansız katillerin büyük bir açığı yakalandı ki;
adımları titrek atmaya, kelimelere yuvarlak konuşmaya başladılar. Kibirlerine
katran döküldü. Simsiyah korkunç heykeller oldular.
Başkanları da kralları da boynu bükük kaldılar!
Ekonomik hamlelerini durdurdular. Neredeyse her cephede geri
adım atmak zorunda kaldılar.
Tabii ki her şeyi açıklamaya bir tek olay yeterli değil,
hele de karşımızda şeytanın yeryüzündeki en sadık askerleri dururken!
Tarih “Kaşıkçı Efekti” diye bir şeyler yazacak ve gelecek
nesiller tıpkı bizim ‘bir prens öldü diye dünya savaşı mı çıkar’ deyişimiz
gibi, ‘bir gazeteci öldürüldü diye Amerika geri adım mı atar’ diyecekler.
Tabii ki bu tek olay her şeyi açıklamıyor ama denklemin
bilinen sayısı gibi değerli, elimizdeki en net verilerden biri.
Yarınların ne getireceğini ve yukarıda da bahsettiğim gibi,
bu doyumsuz vahşi sürülerin ne yemek istediğini tahmin etmek kolay değil.
Temennim odur ki; onların boşalttıkları alanları, adalet ve
merhametle idare edecek ve mazlum halkların yaralarına merhem olacak adımlar
atacak birileri doldursun.
Bu toprakların insanları çok acı çekti ve artık biraz sükûnet
istiyor. Patlamalardan ve mermi seslerinden; çocukların konuşmayı, büyüklerin
gülmeyi unuttuğu bir bölge için daha ne istenebilir ki?
Yarın daha güzel haberler alabilme umudumuzu hiç kaybetmeyelim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder