İnsanlar her konuda akıllarına geleni söylemeyi fikir
hürriyeti olarak algılamaya başladı. Çayın kalitesinden bahsetmeye benzer bir
rahatlıkla Kur’an ve sünnet hakkında ileri-geri konuşmaktan çekinmeyen bir
kitle var.
Diledikleri gibi saçmaladıkları bir sırada kendilerine
yönelen eleştiri ve kınamaları hemen bir fikir özgürlüğü maskesi ile
karşılamaya çalışıyorlar.
Din hususunda kimsenin aklına geleni söyleme, aklına geleni
hakikat diye ortaya atmaya, kendi fikirlerini dinin temellerine yerleştirmeye
hakkı, yetkisi ve izni yoktur.
Din tamamlanmış ve esasları ile kayıtlara geçmiştir. Bu
esaslar üzerinde ümmetin salih alimleri ittifak etmiş ve ümmetin tamamı da bu esaslar
üzerinde birleşmişlerdir.
Kimse, bu dinin Rasulü(sas)’nden, O’nun sahabesinden ve
onların yetiştirdikleri tabiinden daha iyi bu dini bilemez, anlayamaz veya
onların anladığından farklı bir anlayış getiremez.
Kur’an ve sünnet konusunda sapkınlardan başkasının şüphesi
ve tartışması olmaz. Bu iki temele itiraz edenin veya kendince yorumlarla
bunları iptal etmeye çalışanın da bu din içinde yeri kalmaz.
Kendilerine devrimizin akademik kariyer planlaması içinde
önemli bir yer edinen bazı isimler, otorite oldukları zehabına kapılarak, din
hususunda kuralları yeniden koymaya kalkıyorlar. Dinin temelleri olan Kur’an ve
sünnetin anlaşılması konusunda bir ihtilafı değil, bizzat bu kaynakların
kendilerini sorgulamaktan çekinmiyorlar.
Kur’an; Allah(cc)’in sözüdür, bunun aksini iddia eden, din sınırlarını
aşmış olur. Lafzı da manası da Allah(cc)’dendir. Herhangi bir kelimesi değiştirilmeden
vahyedilmiş, değiştirilmeden kaydedilmiş ve değiştirilmeden nakledilmiştir.
Kur’an’ın “yedi harf” yani 7 kıraat üzere olması arapça dil
kuralları içinde oluşan değişik söyleyiş şekillerinden olup, bunlar da yine
Rasulullah(sas)’e vahyedildikleri gibi bize nakledilmişlerdir.
Bu ortaya konulan iddialar tabi ki yeni değildir. Said bin
Cubeyr(ra) gibi büyük tabiin alimlerinin uğruna canlarını vermekten çekinmedikleri
Kur’an’ın Allah(cc) kelamı olduğu hakikatinin iptali için ortaya ilk nesilden
hemen sonra atılmışlar ve dönem dönem, değişik coğrafyalarda yeniden farklı söylemlerle
görülmüşlerdir.
Günümüzde ise batılı bir müsteşrik edasıyla bunları
tazeleyip dillendirenler, kendilerine yönelen itirazları fikir özgürlüğü
maskesiyle savuşturmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki; Müslümanlar arasında dinleri
hakkında insanların fikir özgürlüğü olduğunu sanarak, bunları savunan kişiler
de görülüyor.
Hayır, Allah(cc)’in dininde fikir özgürlüğü yoktur. Esasen
din kavramı, akılla elde edilen veya tasarlanan bir konu değildir. Din, imana ve
kabule dayalı bir sistemdir.
Akılla meleklerin varlığına iman edemezsiniz! Akılla
göklerden bir meleğin Allah(cc)’in sözünü getirip bir insana aktarmasını
açıklayamazsınız!
Akılla ancak Allah(cc)’i idrak eder ve iman edersiniz. Sonra
da gelen vahye boyun eğer, hakikat olduğuna iman eder ve tabi olursunuz. Ya da
iman etmez ve tabi olmazsınız. Fakat dini akla uydurmaya, fikre tabi tutmaya
çalışırsanız sapıtır ve kendinize bir din türetmiş olursunuz. Ve bu artık
Allah(cc)’in dini olmaktan çıkar…
Dinin sınırları içinde fikir ve yaşantı olarak dolaşmak elbette
serbesttir. Sınırları tayin eden esasları yerinden sökmek hürriyet değil
isyandır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder