Hayatımızın en kaçınılmaz gerçeği olarak, birbirimizle ve hele
de güç ve otorite sahipleriyle münasebetlerimizi, bir düzene ve eksene oturtmak
gibi erdemli ve ahlaklı davranış şekli olma zorunluluğu vardır.
Kendisinden bir şekilde sıyrılma, kurtulma ya da uzak durma
ihtimalimiz olmayan hemen her canlı-cansız mahluk ya da etkene karşı, erdemli
bir duruş geliştirmek mümkündür.
Rüzgara direnmek bir duruştur; yıkılmamak ya da kırılmamak
için eğilmek bir duruştur, dik durup kırılmak ya da yerinden sökülmekte bir
duruştur. Rüzgarı durdurmaya gücümüzün yetmediği ve sığınılacak bir emin mekan
bulunmadığı zamanlarda bunlardan birini seçmek insanidir ve normaldir.
Yağmura direnmek bir duruştur; ıslanmamak ve üşütmemek için
şemsiye açmak bir duruştur, başını göğe kaldırıp ciğerlerine kadar ıslanmayı
göze almakta bir duruştur. Yağmuru durdurmaya gücümüzün yetmediği ve altına
sığınılacak bir emin mekan bulunmadığı zamanlarda bunlardan birini seçmek yine
insanidir ve normaldir.
Zamanın getirdiği akışın karşısınca kürek çekmek bir
duruştur, çoğunluğun hoşuna gideni değil Allah’ın rızasını uyanı seçmek bir
duruştur.
Güçlünün değil zalimin karşısında olmak bir duruştur. Zulme
engel olmak için çırpınmak, kolunu-kanadını mazlumlara germek bir duruştur.
Kenara çekilip sessiz kalmakta bir duruştur, dikilip seyretmekte…
Zalimi alkışlamak ise bir duruş değil bir boyun eğiştir!
Zalime yaltaklanmak bir duruş değil, insanlık izzetinin
yerlerde sürünüşüdür.
Zalime karşı durmaya güç yetiremediği, zulümden korunmak
için bir emniyet bulamadığı zamanlarda bunlardan birini seçmekte yine insani ve
normal bir davranış şeklidir.
Herkes kahraman olamaz, olmak zorunda da değildir,
olmamalıdır da. Yoksa kahramanlığın bir değeri kalmaz zaten.
Ancak kahraman olmadığı halde kahraman pozları vermek bir
duruş değildir.
Şecaatten mahrum iken yiğitlik taslamak bir duruş değildir.
Rüzgardan korkan tohum filiz vermemelidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder