Olaylara ve insanlara biraz fazla bencil bakıyoruz.
Değerlendirmelerimiz ve davranışlarımız da bu bencilliğe göre şekilleniyor.
Kendi bakış açımız ve görüş kapasitemizi esas kabul edince, bizden başkasının ne
dediğinin de ve aslında ne düşündüğünün de bir değeri kalmıyor.
Bizim için ciğer paresi, gözümüzün içi, gönlümüzün sultanı,
başımızın tacı olan birinin ya da bir şeyin; bir başkası için sıradan ve
herhangi biri olabileceği gibi, dikkate değer bir olay bile olmaması mümkün
oluyor.
Kalabalık bir şehrin, günde binlerce hastanın ve
yakınlarının gelip geçtiği büyük bir hastanesinde, birkaç dakikada bir hasta
muayene etmek zorunda olan bir doktor için; her gelen hasta herhangi biridir.
Rutin işini yapar, biraz enerjisi varsa birkaç espri ya da gülümseme ile gönül
bile alır ama neticede kapıyı gösterir.
Halbuki o hasta erkek ise, kim bilir kimlerin sırtını
dayadığı yıkılmaz kaledir de onun sarsılması kimlerin ciğerlerini titretir
bilinmez. Kadınsa, kimlerin annesidir, ablasıdır, belki teyzesidir annesiz
birilerinin; onun hastalığı kaç hayatı alt üst eder tahmin edilemez.
Çocuksa, annesiyle babasının yürek sızısıdır, ailenin diğer
büyükleri için üzerine titrenilen bir taze çiçek gibidir. Kim bilir, kaç evin,
kaç bahçenin, kaç akşamın ve kaç sabahın neşesi ve umududur bilinmez.
O hasta, o doktor için herhangi bir hasta iken; başkaları için
hayatın anlamı, ciğerin parçası ve umudun canlı timsalidir; başına bir iş
gelmesi kaç ocağı viran eder, kim bilir…
Binlerce öğrencinin koridorlarında dolaştığı, ortalığın
ana-baba gününe döndüğü, gürültünün ve hengamenin katlanılmaz boyutlara
ulaştığı bir okulda; bir yönetici ya da öğretmen için, kızılıp susturulan ya da
kulağı çekilen, kızılan veya aşağılanan, okumaya ve belki de insanlara küstürülen
herhangi bir öğrenci vardır ve o öğrenci kim bilir kimlerin yolunu gözlediği
mukayese edilmez bir değer, üzerine titrediği bir pırlantadır, bilinmez.
Öğretmenleri için yüzlerin veya binlerin arasında herhangi
biridir o öğrenci ama birileri için her şeydir, kim bilir…
Pek hazzetmediğimiz mülteciler dolaşır ortalıkta, çoğunun
üstü başı da kirli paslıdır. Yüzleri gülmez, gözleri yerdedir çoğu zaman ve gücü
yetenlerimiz iter-kakar hatta döverler. Detaylandırmaktan utanacağımız muameleler
yapılır kadınlara ve çocuklara. İşte bunların her biri de bizim için herhangi
bir Suriyeli olduğu gibi birilerinin her şeyidir.
Biz kızıp nefret edebiliriz. Varlıklarından rahatsız
olabiliriz. Ne ki; bunca insan, bunca acı, bunca yetim ve bunca yıkımın
altından çıkıp gelen bu insanların her biri birilerinin her şeyidir.
Bu bakışımız kolay kolay değişmiyor maalesef. Bir haber
bülteninde çatışmada şehit ya da kazada ölü diye birkaç cümleye sığdırılan her
insan evladının birilerinin her şeyi olduğu gerçeğini unutuyoruz.
İnsanların sayılaştırılması modern hayatın acımasızlığının
en bariz ifade şeklidir. Varlığın en değerlisi olan insan, istatistiklere konu
sayılar haline getirildiğinde; geriye çiğnenemeyecek onur, unutulamayacak
varlık, harcanamayacak değer kalmayıveriyor.
Kapitalizmin insanlığı getirdiği ve alıştırdığı bu nokta, birkaç
yüzyıllık batı hakimiyetinin de devamının sigortasıdır adeta. Düşünsenize;
batılı bir azgın devlet, ‘yanlışlıkla’ onlarca insanı vurabilir, kasıtlı olarak
ülkeleri işgal edebilir ve milyonlarcasını öldürebilir ve bunlar kayıtlara
sayılar olarak geçer. Aslında dünyanın yıkılması gereken katliam ve yıkımlar
sadece istatistiki bilgilerdir artık!
Her bir sayının etkilediği sayısız insan vardır oysa ve göz
ardı edilirler! Fakat insandır bu, unutmaz. Unutsa da bilinç altında bir yerlerde
farkında olmadan kin ve nefret büyütür.
Dünyanın geldiği yer, insanların kin ve nefretle dolu olduğu
ve en ufak bir ateşlemede büyük öfke patlamalarının yaşandığı bir felaketin kapısıdır.
İnsanlık için bu kapıdan dönüş ve yaratılış gerçeğine yani fıtratının
hakikatine ulaşmak yegane kurtuluştur. Ne ki, bunun seslendirenler sesleri cılız,
bilekleri zayıftır. Sesimizi çoğaltmak ve bileklerimizi kuvvetlendirmek zorundayız,
belki de tarihin hiçbir devrinde olmadığımız kadar mecburuz buna.
Bencillikten vazgeçmek ve “dünya bensiz de dünya” demek
gerekiyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder