18 Nisan 2013

62 - Cum'a

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ


1. Göklerde ve yerde ne varsa; melik, kuddüs, aziz ve hakim olan Allah'ı tesbih eder.

Melik; mutlak iktidar sahibi. 
Kuddüs; eksikliklerden münezzeh olan.
Aziz; işlerde mutlak ğalib olan.
Hakim; hikmet ve hüküm sahibi.

هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ


2. O, ümmiler  içinde kendilerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Ümmi, üç ayrı anlamda kullanılır: 
1. Annesinden doğduğu gibi kalan; hem safiyet hem de okur-yazar olmamak olarak anlaşılır.

2. Mekkeli demektir ki, Mekke'nin Ümmü'l Kura olmasına atfen kullanılır.

3. Arapların geneline verilen isim olarak kullanılır ki, genel olarak okur-yazarlık ve sair ilimlerden mahrum olmaları sebebiyle onlara bu isim verilmiştir.

وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ


3. Henüz onlara katılmamış olan diğerlerine de. O azizdir, hakimdir.

ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ


4. Bu Allah'ın dilediğine verdiği fazlıdır, Allah büyük fazıl sahibidir.

Fazıl ya da fazl, Allâh'ın lütuf, ihsan ve keremi demektir. Kur'ân'da fazlın Allah'ın elinde bulunduğu, onu dilediğine verdiği (Âl-i İmrân, 73; Hadid, 29) ifade edilmekte, O'nun fazlına engel olabilecek kimsenin olmadığı belirtilmektedir (Yunus, 107). Çeşitli ayetlerde dünya ve ahiret mutluluğu, cennet ve cennet nimetleri, Allah'ın bazı günahkarları cezalandırmada acele etmemesi, günahlarını bağışlaması ya da azaplarını hafifletmesi, hüsrandan koruması, hidayete erdirmesi, bilmediğini öğretmesi, iyiliklere fazlasıyla sevap vermesi, İslam, iman, vahiy, şefaat ve peygamberlik gibi Allah'ın insanlığa büyük lütuf ve ihsanları, çeşitli varlık ve imkanlar fazl kavramı içerisinde gösterilmiştir (Nisa, 69, 70, 83, 95; Neml, 15-16; Hucurât,7-8).



مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ


5. Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne kötüdür! Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez.

قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِن زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاء لِلَّهِ مِن دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ


6. De ki: 'Ey yahudiler! Siz insanlardan ayrı olarak kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, eğer doğru sözlüler iseniz ölümü dileyin.'

Ölümü istemenin dostluk iddiasında bir delil olarak sunulması; Evliyaullah'ın ölümden korkmaması ve hatta 'şehid' olarak can vermeyi arzulaması olarak anlarız. Bu tıpkı 'münafıklık alametleri' gibi 'Eyliyalık' alametlerinden biridir.

وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ


7. Onlar daha önce yaptıkları sebebiyle bunu asla dilemezler, Allah zalimleri bilir.

قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ


8. De ki: 'Kendisinden kaçtığınız o ölüm, mutlaka sizi bulacaktır. Sonra gizli olanı da açık olanı da bilene döndürülürsünüz; O size yaptıklarınızı bildirir'.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ


9. Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrıldığınızda Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın, bu bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


10. Namaz kılındığında artık yeryüzüne dağılın Allah'ın fazlından isteyin ve Allah'ı çokça zikredin, umulur ki kurtulursunuz.

وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْوًا انفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِمًا قُلْ مَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ مِّنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ


11. Bir ticaret veya eğlence gördüklerinde hemen oraya yönelip dağıldılar ve seni ayakta bıraktılar. De ki: 'Allah katında olan eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır, Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...