18 Ekim 2020

Gaziantep’in rögar kapaklarıyla imtihanı

Dev bir orkestra yönetirsiniz, muhteşem bir şefsinizdir. Dinleyenleri alıp götürdüğünüz yerden kimse gelmek istemez. Derken, aradan bir zurnacı, nefesinin yettiği kadar ve olabildiğince yersiz ve gereksiz bir gürültü çıkarır! Eyvah, bütün havanız bitti. Şefliğiniz yerlere düştü. Seyirciler alkış yerine yuh çekmeye başladı.

Belediyecilik biraz böyledir. Her şeyi çok güzel planlamış, en güvendiğiniz firmalar ihaleleri almış hatta işi firmalara bırakmayıp kendi imkan ve elemanlarınızla yapıyor olabilirsiniz. Ancak bir yerde bir “zurnacı” bütün planı ve hedefi göz ardı edecek, gölgeleyecek bir hata yapıverdiğinde, zaten vefasız olan “seyirci” size yuh çekmeye başlayacaktır. Zurnacıyı kimse tanımıyor çünkü.

Şehrinizin bütün caddelerinin asfaltlarını yenileyebilirsiniz. Kilometrelerce uzanan ve gerçekten şehre can damarı olan yollar açıp mis gibi asfaltlar dökebilirsiniz. Ancak bir zurnacı yine çıkmış ve o güzelim caddenin bir yerinde bir rögar kapağını, asfaltla aynı seviyede yapmayı becerememiştir.

Yaptığınız caddeyi kullanan ve tam da size övgüler dizen vatandaş, aniden bir çukura düştüğü ya da bir taşa çarptığı hissiyle sarsılan aracının içinde neler düşünecektir tahmin etmek zor değil.

Biz vatandaşlar, olayın arkasındaki bürokrasiyi bilmeyiz, bilmek zorunda da değiliz. Bizim yaptığınız o caddeye vereceğimiz puanı, o rögar kabağı belirleyebilir. “Kocaman cadde yapmışlar ama bir kapağın seviyesini tutturamamışlar” der ve geçeriz.

Aynı durumla, o uzun ve ince kaldırımlarda da sık sık karşılaşırız. Engelli ya da engelsiz kimsenin hesap etmediği, çukurlar ya da çıkıntılar, kaldırımda normal yürümek için artık bir maharet gerektiren noktaya doğru gidiyor.

O rögar kapaklarını kimin yapamadığıyla ilgilenemeyiz. Tıpkı güzel yaptığınız bir şeyde, aracı firmalara ya da elemanlara değil, bizzat kuruma ve başkanına teşekkür ettiğimiz gibi; hatalarınızda da başkanı ve kurumu mesul tutarız. Biz halkız, her şeyin yolunu yordamını bilseydik aramızda bir fark kalmaz ve size yetkili, bize yetkisiz denmezdi.

Ha sonra, rögar kapaklarının sorun olduğunu fark eder ve büyük ihtimalle bir tamir ihalesi açarsınız. Bir firma alır. Bütün kapakları elden geçirir. Zannedersiniz ki sorun çözüldü. Heyhat! Tamirden geçen kapaklar en fazla 6 ay içinde yanlardan patlamaya ya da çökmeye başlar. Çünkü yama malzemesi genellikle ya uyumsuzdur ya da kalitesiz. Hepsi mükemmel olsa bile, eski ile yeni zemin kaynamaz ve patlar. Her şey güzel yapılsa bile, alt dolgu gevşemiştir, illaki kısa zamanda çöker.

Olması gereken; bütün rögar kapaklarının, adını sizin çok iyi bildiğiniz ama bizim vatandaş olarak sadece “asfaltla aynı seviyede olması” olarak isimlendirdiğimiz şekilde yapılmasından ibarettir. Orijinal olarak yani, daha asfalt dökülmeden, rögar kapaklarının o caddenin asfaltlı halinin yüksekliğinde yapılmış olması, çok büyük bir marifet mi gerektiriyor gerçekten?

Bunu beceremeyen bir organizasyonun neyi daha güzel yapabileceği hakkında ciddi kuşkular oluşması normal değil mi?

Belediyeciliğin ana tarifi nedir diye sorsak; en cahilinden en bilgilisine, bütün halkın ilk söyleyeceği şey, şehrin sokak ve caddelerinin yapılması, düzenlenmesi olacaktır. Çünkü herkesin mutlaka ama mutlaka, hem de hemen her gün kullandığı tek hizmet yoldur.

Bir belediyede işlerin nasıl yürüdüğünü, kamu kurumları denetliyor olabilir. Ancak vatandaşın denetlemesi böyle basit temel konular üzerinden olur. Yağ gibi asfaltla aracıyla kayar gibi giden sıradan biri olarak çukura düşmekten ya da tümseğe çarpmaktan hazzetmeyiz. Bu kadar basit.

Bir metropol şehir yönetiyorsanız, ona göre profesyonel ekiplerle çalışır ve işin sonucunda, “eskiden bu da yoktu, en azından bu var” dedirtmeyi marifet kabul edemezsiniz. Bundan 40 sene öncesini bilenler, rögar kapaklarının estetiğine bakmıyor olabilir. Kaldırımlardaki tümsek ya da çukurlar onlara çerez gibi geliyor da olabilir.

Ancak bu şehirde, hayata gözlerini modern ve düzenli caddeleri ve sokakları olan bir şehirde açmak isteyen yeni bir nesil var ve onlar eskiden çekilenleri bilmedikleri gibi, bilmekte istemeyebilirler.

Artık olmayan hizmetleri getirmiş olmak değil, hizmetlerin estetik ve en az kusurla sunulmasına ihtiyaç var. Çok sokak asfaltlamak değil, asfaltlanan sokakta ya da caddede; kaldırımların ve rögar kapaklarının, bir uyum ve ne göze ne de ayağa ters gelmeyen bir intizam içinde bulunması asıl beğeni toplayacak iştir.

Kaldırımlar konusunu haftaya ele almak üzere bir kenara bırakıp, yol aldığımız caddede çukura düşmemek ya da tümseğe çarpmamak için dikkat kesilmeye devam edelim. Bazen de ani manevralarla o rögar kapaklarından kaçalım derken kaza yapabiliyoruz, Allah muhafaza. Tabi sorumluluk sahiplerinin bundan haberi olmuyor.

Kusursuz olmanızı değil, kusurun kural gibi hep tekrar etmemesini bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...