Bir hedef ya da
arzuya ulaşmaya idrak denilir, aynı zamanda bir maksadı tam olarak anlamaya da
idrak etmek diyoruz. Dini İslam’ın ibadetlerinin tamamının her yönüyle idrak
edilmesi yani hem zaman ve mekanı ile ibadete katılmak hem de gönül
derinliğinde bu ibadetlerin şuuruna ermek asıl gayedir ki bunun neticesi hem
dünyada bu ibadetlerden lezzet almayı hem de ahirette ecrinden faydalanmayı
lütuf olarak elde etmek için elzemdir.
Ramazan bu
anlamda belli bir zaman diliminde, belli bir başlangıç ve sonu olan, bazı
helallerin bile işlenmesi yasaklanan, kişiyi nefsi ve ailesi ile de toplumu ile
de yeniden yüzleştiren bir ibadet...
İbadetlerin
hikmetlerini ve dünyevi neticelerini araştırmak veya bunların illa da olmasını
beklemek gibi bir gaflete düşmek iman zaafiyetindendir. Kamil iman sahibi
hiçbir mü’min ibadetlerden mesela sağlık veya başka dünyalık beklentiler içinde
olmaz. Zira bilir ki; Alemlerin Rabbi olan Allah, bir ibadet va’z ettiyse bunda
bizim için mutlaka ama mutlaka uhrevi bir mükafat ve hak ettiğimizden daha
ziyade karşılık vardır. Bunun yanısıra dünyalık olarak beklentiler içinde
olmasakta O, bizim dünyamızı da layığımızdan fazlasıyla süslemekte ve ibadet ve
taatlerimiz vesilesiyle bize rahmet ve lütfundan bol bol vermektedir.
Namaz kılan
bedeninin spor ihtiyacını karşılamak için kılmayacağı veya kılarsa da bunun
Allah için olmayacağını bilir, oruç tutan da sıhhat bulmak için aç kalırsa
bunun karşılığında belki sıhhat bulur ancak ibadetini ne için yani neyi elde
etmek için yapmışsa onu elde ettiğinden ahirete bir nasibi kalmaz. ‘Ameller
niyetlere göredir’ hadisi bu manada bize yeterli uyarıyı yapıyor.
Aynı şekilde
fakirlerin halini anlamak için oruç tutmak gibi bir hikmet aramak normal bir
müslüman için gereksizdir, her vicdan sahibi insan yoksulluğun nasıl bir
musibet ve imtihan olduğunu bilir. Arzu ettiklerine ulaşamamak değildir
yoksulluk, tam aksine zaruri ihtiyaçlarını elde edememektir; oruç ise
yokluğundan değil var olduğu halde yalnız Allah rızası için kendini o
nimetlerden men etmektir. Eğer bu manada yoksulun halini idrak etmekten
bahsedeceksek o da aslında nefis terbiyesi olur ki bunun aç kalmak ya da boş
mide ile dolaşmakla ilgisi yoktur. Aksi halde yalnızca aç kalmak oruç için kafi
gelirdi ki susuzluk ve sair yasakların gereği olmazdı.
Kısacası oruç
tutmak için herhangi bir yan faydayı hedeflemeye ihtiyaç yoktur; Allah
emrettiği için oruç tutarız ve bu hikmet olarak kafidir, netice olarakta en
güzeli elde etmenin yoludur. Oruç ve Ramazan süresince bu ibadet vesilesiyle
birtakım lütuf ve bereketlere muhatap
olursak hamd eder, seviniriz. Yine zekat için mübarek Ramazan ayının seçilmiş
olması yanında sadakalar ve infakların artması ve fıtr sadakası gibi
vecibelerin de bu ayda icra edilmesi şüphesiz hayrın ve bereketin sebepleri
olmalarını umduğumuz salih amellerdir. Allah, va’dini yerine getirmekte en
sadık olandır ve O verenlere artırmayı, kat kat karşılık vermeyi va’d etmiştir.
Ramazan’ın oruç
ve sadakalarla, zekatlarla ve fitrelerle süslenen maddi yüzünün üstünde ve
bereketlerin kaynağı olarak kıyamete kadar kafi gelecek olan kur’an-ı Kerim’in
de ikram edildiği ay olması sebebiyle bu ayda Kur’an-a her zamankinden daha
fazla sığınmaya, okumaya, idrak etmeye ve yaşamaya gayret etmemiz elde
edeceğimiz en önemli bereket olacaktır.
Hepsinin yanında
nefislerimizde girişeceğimiz sabır ve sebat günleri gelmiştir. İçine riya
karıştırılması mümkün olmayan ibadetlerin günleri gelmiştir. Geceleri de
gündüzleri de rahmet ve bereket olan günlerin en hayırlısı olan günler
gelmiştir.
Affa mazhar
olmadan bu ayı bitirmek gibi bir felaketten Allah’a sığınarak Ramazan’a merhaba
diyelim ve umalım ki Allah kalplerimizde olanları da hayra tebdil eylesin...
Nefislerimizi ve
ailelerimizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korumak için bu
mübarek ayın rahmetinden nasiplenmek umuduyla, bu zamanın kadrini bilenlere
Ramazan mübarek olsun.