27 Ocak 2012

'Katrina' hanımın kırdığı yumurta cılk çıktı!

‘Bir sinek bir kartalı kaldırdı yere vurdu,
Yalan değil, gerçektir; ben de gördüm tozunu..' (Yunus Emre)

Yumurta-tavuk ilişkisi mantık dersi gibi birçok kez karşımıza çıkmıştır. Yaratan ile münasebetleri düzenli olmayanların zeka seviyeleri bu ve benzeri sorularla ölçülür herhalde...
Merak etmeyin konumuz yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan değil ama en az bunun kadar kafaları yoracak bir soru: 'Medeniyetler mi insanları yetiştirir, yoksa yetişmiş insanlar mı medeniyetleri oluşturur?'

Yüksek medeniyetlerin hükmettiği ülkelerden kalifiye insan ya da adam gibi adam yetişmesi olağan işlerdendir. Bu açıdan bakınca hemen akla demek ki medeniyetler insanları yetiştirir diyesi geliyor hepimizin değil mi? Ama o insanı yetiştiren medeniyetin de yine insanlar tarafından kurulduğunu hatırladığımızda biraz yumurta-tavuk hikayesine dönüyor olay.

Bu noktada biraz konuyu adam olma ya da adam tanıma veyahutta adamlığın alametlerine getirelim. Çoğumuzun bildiği bir örnek; zekat verecek fakir bulamayan Osmanlı İstanbul'unun zenginleri zekatlarını Okmeydanı'ndaki ağacın kovuğuna bırakırlardı da, onlardan sonra oraya gelen ihtiyaç sahibi kişi sadece kendisine yetecek kadarını alır gerisini tekrar o ağaç kovuğuna iade ederdi.
İşte benim gözümde bir medeniyeti oluşturan ve bir medeniyetin yetiştirdiği adam gibi adamlara yukardaki zengin de fakir de mükemmel örneklerdir.

Medeniyetlerle insanlar birbirine çok benzerler aslında. Her ikisinin de kalitesi zirvede ve zorda oldukları zamanlarda anlaşılır. Bunu tesis eden arka plandaki yetişme ya da oluşma zamanlarındaki dinamiklerdir.

Bu anlamda medeniyetleri ikiye ayırıyorum; birinci grup kaynağını ve temel dinamiklerini ilahi dinden alan ve insan ve insana hizmet için yaratılan bütün varlıkları korumayı hedef edinen medeniyetlerdir. İkinci grup ise; kaynağını kişilerin ya da birtakım toplulukların heveslerini doyurma, onların ihtiyaçlarını sonuna kadar giderme ve bunu gerçekleştirmek için her türlü yolu kullanmanın serbest olduğu bir mentalitenin ürünleridir.

Yumurta dışı sert ve sağlam, içi ise yumuşak ve faideli bir kombinasyonun sonucudur. Dıştaki sertlik içteki narin yumuşaklığı korumak içindir. Bazan yumurta dıştan hala sağlam ve sert görünürken içten çürüyebilir, ama bunu farketmek için illa da kabuğun kırılması gerekir genellikle. Her ne kadar ihtisas sahipleri kabuğu kırmadan da yumurtanın kalitesini anlasalar da genel için kabuk illa da kırılmalıdır ve illa o pis koku yayılmalıdır ki anlaşılsın o yumurtanın kalitesi...

Zor zamanlarda yani kabuk kırıldığında ya da ateşle imtihan edildiğinde ortaya kalite ya da rezalet çıkar...

Zorbalıkla bir medeniyet oluşturan ve insanlarına zorbalıktan başka hayat dersi vermeyenlerin zor zamanlarında ortaya çıkan manzara işte bizim yumurtanın cılk hali gibidir. Ne konuşmak ne de yazmak tat vermez böylesi olayları... Ne var ki gereken ders bütün insanlık adına alınmalıdır...

Katrina hanımın kırdığı yumurta cılk çıkmış ve kokusu bütün evreni sarmıştır. Dünyaya meydan okuyan ve işlerini zorbalıkla halleden bir medeniyetin(!) yetiştirdiği insanlar, güçten başka meziyet ve iftihar tanımayan, kurşundan başka kalblere hükmedecek bir malzemesi olmayanlar...

Ve onlardan sadır olan iğrenç fiil: Yardımına koştuğu insanın derisinin rengini kontrol etmek! Beyazlara öncelik tanıyıp kara derililerin açlıktan ceset yemesine aldırmamak! Kurşunu olanların olmayanların ekmeklerine göz dikmesi!

Sizin yumurtalarınız cılk çıktı ey batı medeniyetinin burnu bulutlarda gezen önderleri. Dilerim bundan gereken dersi alırsınız, yoksa mazlumların gözyaşları medeniyetinizi boğmadan kendi halklarınız sizi boğacak...

Ve son söz; medeniyetleri oluşturan ve ayakta tutan gerçek güç; insanların kalblerine hükmedebilmek ve güçlü de olsa hak yememek, zayıfta olsa haklının yanında yer alabilmektir.

Ufuk Gazetesi - Ekim 2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...