İslam kişinin
hayatını Allah rızasına uygun amellerle donatmasını ve mümkün olduğu kadar tüm
vaktini hayırlı işlerle geçirmesini ister ve bunu tavsiye eder. Vaktin değerini
ve ömrün nerede nasıl geçirildiğinin hesabını düşündürerek müslümanları hayra
ve salih amele teşvik eder. Esasen ciddi bir müslümanın boş vakti de olmaz,
oyun ve eğlenceyle geçirecek vakti de... Ancak nihayetinde müslümanlar da
insandırlar ve boş işlere meyledebilirler.
İslam fıkhı
müslümanları günahlardan özellikle de haramlardan korumak ve sakındırmak için
verilmiş fetvalarla şekillenmiştir. Zira bir kere bir harama meyledildi mi
durmak ve vazgeçmek her zaman mümkün olmayabilir.
Büyük günahlar
arasında bulunan kumar da adeta bir şer nehri gibi akar ve fıkhımız bu nehrin
suyuna meyledenleri uyarmak ve şerden muhafaza etmek için sed gibi fetvalarla
münkerden nehyetmek ve maruf ile emretmek gibi önemli bir vazife görür.
Hakkında kesin
nas yani ayet ya da hadis bulunmayan konular hakkında verilen fetvalardaki
muhtemel ayrılıkların sebebi devirlere ve coğrafyalara göre değişebilir. Bir
yerde bir dönem şiddetle yasaklanan birşey daha sonra başka bir belde de
serbest bırakılabilir. Değerli alimlerimizin fetvalarında bu gibi farklılıkları
ve zamana ve zemine göre değişiklikleri sık sık görebiliriz.
İslam hayatın
içinde ve her alanında hükmeden, zamanlar ve coğrafyalar üstü bir sistem kurmuş
ve her problemin nasıl çözülebileceğini de bu sistem içinde kalmak kaydıyla yol
olarak tayin etmiştir. İşte müctehid imamlaar bu sistemi işleten ve Allah(cc)’ın
nizamı doğrultusunda hayatımıza İslam üzere yön veren muhterem pusulalardır.
Bu girişten sonra
satranç konusuna geçelim:
Satranç, yukarıda
bahsettiğimiz gibi hakkında kesin nas olmayan bir konudur. Yani ayet ya da
hadislerle yasaklanmayan bir oyundur. Ancak bu konuda da bazı hadis olduğu
iddia edilen sözler nakledilmişse de hadis hafızlarından bu konuda hasen ya da
sahih herhangi bir rivayet yoktur.
İmam Ebu Hanife,
İmam Malik ve İmam Ahmed’e (rahmetullahi aleyhim) ulaşan ve onların satranç
hakkında haram fetvası vermelerine delil olan hadis hakkında münker cerhi
yapılmıştır. Bu rivayetin isnadında Hayye isimli bir şahıs vardır ve mechul
biridir, isnadı kesiktir. Bu sebeple hadise münkerdir denilir ve onunla fetva
verilmez. (Berika, C. 5, s. 189)
Bu sebepledir ki
İmam Şafii ve İmam Ebu Yusuf bu oyunun mübah olduğuna fetva vermişlerdir.
(İbn-i Abidin, Reddu’l Muhtar, c. 12, s. 521)
Yine aynı ulema
satrançla birlikte haram olmasına sebep olacak bir başka etken olmamasını şart
koşmuşlardır. Şafii, zekanın geliştirilmesi
ve anlayışın berraklığı için mübah olur. Kumar kasdıyla oynanırsa mübah olmaz,
fuhuş ile konuşmamak (yani küfürlü konuşmamak), namaz vaktini ve cemaatş
kaçırmamak şartıyla bir de arasıra oynanırsa mübah olur demiştir.
Yine aynı şekilde
Hanefi mezhebi uleması da farklı görüşler beyan etmişlerdir. İbn-i Abidin,
mübah olmadığı görüşünü tercih etmektedir. Ancak haram olmadığını, haram
olabilmesi için Şafii’nin zikrettiklerine benzer durumların ortaya çıkmasını
şart koşmuşlardır.
Reddu’l Muhtar’ın
metni Dürrü’l Muhtar’da bu şartlardan olarak şunlar sayılır: Kumara vasıta
edilmesi, namazı terketmeye götürmesi, çok yemine sebep olması ve yol üzerinde
aleni oynanması veya oynarken dinen yasak olan ifadelerin kullanıması.
Bunlardan birisi ortaya çıktığında satranç yasaklanır. (İbn-i Abidin, c.12, s.
517) Bunlara altıncı bir şart daha eklenerek, alışkanlık haline getirilmesi de
yasaklanma sebebi sayılmıştır. (İbn-i Abidin, c.12, s. 521)
Vehbaniye
şerhinde nakledildiğine göre bu şartlardan birini taşıyan bir kişinin adaleti
sakıt olur yani mahkemelerde kadı onların şahitliklerini kabul etmez.
Bu nakillerden
sonra satranç hakkında şiddetli fetvalar ve sözler söylemeden önce düşünmekte
fayda var, zira konu bir oyun hakkında konuşmaktan çıkıp İslam’ın fıkıh usulü
hakkında insanların tereddütlerine sebep olmaktadır. Nasihat ederek insanları hayra yönlendirmek
ve boş işlerden uzak tutmak elbette hayırlı bir iştir ancak bunu yaparken
hakkında ihtilaf olan bir konuyu ele alıp bununla insanları domuz kanına
ellerini bulamakla suşlamak ve gereğinden fazla şiddetli mesaj vermek
maksattaki hikmeti yok edebilmektedir.
Yine rivayet
edilen ve bu konuya delil olarak sunulan bir başka hadis; ‘satranç oynayan
kimse melundur’ hakkında Aliyyu’l Kari, Nevevi’den naklen sahih değildir,
bilakis yalandır der ve bu konuda herhangi bir merfu hadis sabit olmamıştır
diye ekler.
İbn-i Hacer’in şu
ifadeleri de dikkate değer: ‘Sahabenin büyüklerinden bazı kimseler satranç
oynadığı gibi, tabiin ve ondan sonra gelenlerden sayısız kimseler satrancı
oynamışlardır. Hatta Said b. el-Müseyyeb de arasıra satranç oynuyordu.’ (İbn-i
Hacer, Tuhfe) (Berika, c.5, s. 189)
İbn Abbas, Ebû
Hureyre, İbn Sirin, Hişam b. Urve, Said b. el-Müseyyeb ve Said b. Cübeyr(radiyellahu
anhum) gibi sahabe ve tabiin satrancı mübah görmüşlerdir. (Yusuf el-Kardavi,
el-Helâl vel-Haram fil-İslâm, s. 217)
Netice olarak
şunu söylemek gerekir ki, satranç hakkında verilen fetvaların temel nedeni
oyunun kumara alet edilmesidir ve bundan hali olarak oynandığında da mübah
diyenler azınlıkta kalmakta ancak mekruh fetvası daha çok tercih edilmektedir.
Elbette fetvaların delil vehikmetlerini en iyi fetvayı verenler bilir.
Günümüzde bu
oyunun kumar için oynanmadığı aşikardır, müslümanlar arasında yaygın olduğunu
söylemekte çok zordur. Bu halde itidalle söz söylemek ve müslümanları güzel
nasihatlerle hayra teşvik edip şerlerden uzak durmalarını tenbih etmek en güzel
yoldur.