24 Kasım 2016

Yukarıdan Bakmak

Aynı şey hakkında farklı kanaatlere sahip olmamıza sebep olan pek çok etken vardır. Bildiklerimiz, tecrübe ettiklerimiz verıtabanımızın en değerli yerindedir elbette ama alttan alta bizi yönlendiren korkularımız ve farkında olmadığımız hedeflerimiz bile bizi peşinden sürükleyebilir. Mesela kalbimizin derinlerinde kök salmış sağlam bir Allah ve ahiret gününe iman farkında olmadan birçok konuda doğru kararlar vermemizi sağlayabilir.

Bir de baktığımız açı ya da durduğumuz noktadan gördüklerimiz vardır ki, doğru yerde durmaz ve doğru açıdan bakmazsak herşeyi altüst edebiliriz.

Bu konuda kendi açımdan en verimli dersi Hacc esnasında Mescid-i Haram’ın en üst katından tavaf edenleri seyrederken aldığımı eklemeliyim. Manzara kısaca şöyledir; kim olduklarını bilemeyeceğimiz gib niyetleri hakkında da en ufak bir kanaat sahibi olmadığımız, cisimleri, dilleri, güçleri, sesleri velhasıl herşeyleri farklı binlerce insanın oluşturduğu kusursuz bir ahenkle dönen, muhteşem halkalarla Kabe’yi saran ve anlaşılmaz ama içinizi huzura kavuşturan bir ses çıkaran, adına tavaf dediğimiz ibadeti yerine getiren devasa bir topluluk...

Bu ibadeti seyretmenin de ibadet olduğunu o an idrak ediyorsunuz!

Her seyreden kendi nasibince; aklı, ilmi, idraki ve kısmeti ne kadarsa bu manzaradan kendince o kadar dersler çıkarıyor. Biri orada müslümanların gayet düzenli ibadet ettiğini görebilirken bir başkası o tavafların oluşturduğu girdaba kapılıp gökyüzüne tırmanabiliyor...

Oysa aralarına girdiğinizde bu yukarıdan gördüklerinizin çoğu kayboluveriyor. İtişenler, kızanlar, bağıranlar hatta dünyalık sohbetler vs.

Şunu anlıyorum ki, bizim nerede, ne maksatla ve nasıl bulunduğumuzdan çok, o büyük tablonun neresinde, hangi renkte ve hangi desende bir değerimiz olduğu önemlidir. O yüzdendir ki Hacc sırasında Arafat’tan inerken günahlarının affedildiğinden şüphe etmekten daha büyük bir günah yoktur...  Arafat’ın Rabb’i, o muhteşem esere dahil olan herkesi affetmiştir ve bunu da müjdecimiz vasıtasıyla bize bildirmiştir. Bitti!

İnsanlığın yeryüzünde birlikte icra ettiği en büyük ibadetin hacc olması hasebiyle oradan örnek verdim, tabii ki her birimiz kendi içinde bulunduğumuz olaylara ve ibadetlere yukarıdan bakmayı deneyebiliriz. Cemaatle kılınan bir namaza, herkesin oruçlu olduğu bir şehre yukarıdan bakıldığında ne göreceğimiz bize dünya ve ahiret hakkında bambaşka bir ufuk açacaktır.

Sokaklara ve şehirlere ya da büyük kalabalıkların toplandığı stadyumlara yukarıdan biraz bakıp tefekkür etmek bir çok değerli sandığımız şeyi küçültecek ve farkında olmadığımız bir başka şeyin gerçek değerini ortaya çıkaracaktır.

Savaşlara ve ölümlere de yukarıdan bakmayı denememiz gerekiyor. Tabi bakışlarımızı Kur’an ve sünnetin çizdiği ufuklara ayarlayarak! Yoksa yukarıdan bakayım derken tepeden bakıp helakımıza sebep olacak bir kibre ya da bakışa kapılmamız işten bile değildir.

Eğer ahirette mutlak adalet sahibi olan Allah’ın haklarını zerresine varıncaya kadar alacaklarını bilmeseydik mazlumların ızdırabından dünya başımıza yıkılırdı.

Eğer şehidlerin makamını bilmeseydik, kazandığımız her şehid bizim için büyük bir kayıp olurdu.
Eğer dünyanın değerinin Allah katında bir sineğin kanadı kadar bile olmadığını bilmeseydik, dünyanın saltanatını süren zalimlerin hali bize kahır olurdu.

Eğer gerçek ve sonsuz hayatın ahirette olacağına inanmasaydık, bu hayatın sona erme korkusu bizi yer bitirirdi.

Eğer cennet gibi bir mükafatın olduğunu bilmeseydik, imtihan ve ibadetlere güç yetiremez, dayanamazdık.

Eğer cehennem gibi bir korkumuz olmasaydı, günahlardan ve sapkınlıktan bu kadar kolay uzak kalamazdık.


Bildiklerimiz ve inandıklarımız bakış açılarımızı ve bakış yüksekliğimizi tayin ediyor; hayata ve hayatın sonrasına çukurun dibinden bakmakta mümkün, yüce dağların sarp tepelerinden de... Tercih bizim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...