Biraz genelleyici
bir ifade ile batı derken kastım, Rusya dahil Avrupa ve Amerika kıtalarında
hükmeden ve oralardan kaynaklanarak dünyanın geri kalanını idare etme ve
sömürme anlayışını teml edinmiş, bir tür beyaz adam emperyalizmidir. Avustralya’nın
bir İngiliz kolonisi olduğunu ifade etmek kafidir.
Ne garip bir
tevafuktur ki, dünyanın yerüstü ve yeraltı zenginlikleri bunların yaşadıkları
yerlerin dışında kalmış ve bu onların aç vahşi sürüler gibi orta dünyaya
saldırmalarına sebep olmuştur. Evet orta dünya; zira çepeçevre sarılmış
coğrafyadan bahsediyoruz ve adına kısaca doğu diyoruz.
Hayatı sadece bu
dünyadan ibaret bilen batı için temel hedef elbette bu hayatı daha müreffeh ve
huzur içinde yaşamak oldu. Bu maksada ulaşmak için onlarda olmayanlara göz
diktiler ve eşkiyalıkla, zulümle bunları elde etmekten çekinmediler.
Avrupalıların ataları korsanlıkla geçinmeyi marifet bilirken, Amerikalılar’ın
ataları da işte bu eşkiya Avrupalılar idi. Amerika Birleşik Devletleri bir
korsan devletidir. İşgal ettikleri kıtanın yerlilerini soykırımdan geçirip
oraya yerleşen Avrupalı korsanların insan kanı ve eti üzerine bina ettikleri bir
işgalci korsan devlet!
Onlar sahip
olduklarını işgal ve zulümle elde ettiler. Katliamlarla korudular ve
sahiplendiler. Nesilden nesile genetik bir hastalık gibi aktarılan bu mantık
hala devam ediyor. Afrika ya da Asya’nın garip ülkelerinde hep batılı işgalciler
ya da piyonları arz-ı endam ediyor. Sömürüyor, kanımızı emiyor ama doymuyorlar.
Hep daha fazlasını istiyor, hep daha çok öldürüyorlar.
Tam da bu noktada
son 200 yıldır batının bu sınır tanımaz ve kanunsuz-kuralsız emperyalizmi
karşısında ciddi olarak direnen ve tam da onların hedeflerindeki coğrafyalarda
yaşanan İslam duruyor. Daha öncelerde Endülüs’te kurdukları medeniyetle
Avrupalılar’ın 800 yıl aralarında yaşayan ama onları yok etmeyen, ama
adetlerine bile dokunmayan İslam medeniyeti...
Sonra yine
yüzyıllr boyu Avrupa içlerinde devam eden bir Osmanlı medeniyeti ile muhatap
oluyorlar. Karşılarında iyilik ve güzellikle yaklaşan insanlar ve adaletle
ayakta duran devlet görüyorlar. Soylarına dokunmayan, inançlarına hürmet eden,
ülkelerini imar eden, bir huzur ve refah medeniyeti...
Tarih boyunca hep
iyiliklerimiz karşısında boynu bükük kalmış, savaş meydanlarında darmadağın
olmuş bir batılı neslin eziklik genlerine işlemiş yeni yetme gürbüz oğlanları
var karşımızda. Son yüzyıllarda üzerimize bu kadar büyük bir kin ve nefretle
gelmelerinin ardındaki ana sebep bu:
Bizimle iyilikte
yarışmaları mümkün değil, medeniyet tasavvurunu bizden kopyalamışlar ve inkar
etseler de içten içe bunu bilip ayrıca diş biliyorlar. İlimlerini
kopyaladıkları alimlerimizin adlarını değiştirseler de aslında neredeyse
herşeylerini borçlu oldukları bu medeniyetten çılgınca nefret ediyorlar.
Kurdukları
düzenin devamı için ihtiyaç duydukları zenginlikler bizim coğrafyalarımızda,
hatta kafa bulmak için istedikleri uyuşturucunun bile en kalitelisi bizim
topraklarımızda(Afganistan) yetişiyor. İnsan gücü için de yüzyıllarca
taşıdıkları köleler bittikçe bir şekilde yenilerini yine bizim topraklarımızdan
devşiriyorlar.
Bize karşı
aslında çok çaresizler!
Bu kadar uzun
süre saldırdıkları halde pes etmedik, bizi ayakta tutan inancımızı terketmedik,
bir türlü onların kullanımına tamamen uygun hale gelmedik. Aralarına
aldıklarının çoğu uyumsuzluk sorunu çıkardı ve toplumlarını ifsad ettiler.
Yakinen tanıdığım
Hollanda örneğinde olduğu gibi, başları Endonezya’dan getirdikleri Molukler ve
Orta Amerika’dan getirdikleri Surinamlılar ile dertten bir türlü kurtulamıyor.
Üstüne işçi açığını kapatmak için aldıkları Faslılar ve Türkler de eklenince
tümden içinden çıkılmaz hal aldı. Şimdilerde sömürge halklarını ülkelerinden
atmanın yollarını arıyorlar. Artık zenginlikler ancak kendilerine yetecek kadar
kaldı herhalde ki ortak istemiyorlar.
Sınırlarını
kapatacaklar, duvarlar ve teller örecekler, gözlerini ve kulaklarını
tıkayacaklar ama yetmeyecek ve kafalarının içinde bir türbin gibi dönmeye devam
eden hakikat onları rahat bırakmayacak, intihar ederek bile durduramayacaklar...
Biz nihayetinde ‘geçici
dünya hayatı’ için ancak memur edildiğimiz sınırlarda bir imarı normal görür
asıl hedefimiz olan ahirete dönük bir hayat yaşamayı hedef ediniriz. Dünyaya,
insanlara ve dünyanın nimetlerine bakışımız da buna bağlıdır.
Onlara
özenenlerimiz, sevilmek için çırpınanlarımız var maalesef ama yaranamayacaklar!
Onların dinlerine uymadıkça yahudiler ve
hıristiyanlar senden memnun olmazlar. De ki: 'Gerçek hidayet Allah'ın
hidayetidir.' Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan
Allah'tan sana ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin. (Bakara 120)
Yahudi ya da
hristiyanları dinlerine uymakla memnun edebilirler ama karşımızdaki yeni nesil
emperyalistler yahudi ya da hristiyan bile değiller, memnun edilebilmeleri için
bir yol yok; ya kölelik ya yok olmaktan başka!
İşte bu noktada ‘Allah’tan
gayrısına köleliği’ kesin olarak yasaklayan İslam karşılarına çıkıp;
mensuplarına hem kendilerinin hem de idareleri altındakilerin canlarını,
mallarını, nesillerini, akıllarını ve dinlerini korumayı emrediyor. İşte bu
yüzden batı/Abd ya da Trump göçmenlere
karşı değiller; onlar İslam’a karşı ve müslümanlara düşman, bu düşmanlığı görmemek
ya da küçültmek onlara desteğe dönüşür, aman dikkat...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder