Hayat boyunca iyilik ve güzelliklerin peşinde koşmak,
imrenilesi bir erdem ve aslında büyük ve eşsiz bir ilahi lütuftur. Temelde
yaratılışımız gereği her birimiz bu kalibrede olsak ta, yetiştirilmemiz ve
neticesinde seçtiğimiz yol her zaman iyi ve güzel olmuyor.
Bundandır ki, Allah(cc) insanlardan bazılarını seçerek,
diğerlerine iyiliğin ve güzelliğin yolunun elçileri yaptı. Yaşadıkları çağlar
kadar, sonrakilere de ibret ve örnek olacak hayatlar yaşayıp, artlarında hikmetlerle
dolu sözler ve misaller bıraktılar.
Hikmeti geniş tarif ve detaylarıyla anlatmak için uygun yer
burası değil elbette ama kısaca; ince anlayışla idrak edilen bir hakikatin
güzel ve kavranması kolay bir ifadeyle sunulması olarak anlıyorum. Bu kadarı
bile, bir ömür peşinde koşmak için değerli kılmaya yetecek bir hazinenin
haritası gibidir.
Hakikatlerin en temelinde yaratılışımız ve maksatlarının yer
aldığı düşünülürse, bunun hikmetini kavramanın ya da kavrayamamanın insan için
ne kadar yüksek ya da ne kadar alçak bir hali belirlediğini kolaylıkla çözebiliriz.
Yaratılış hikmetini bilen ve buna uygun yaşayan insan
modelinin gerçekleşmesi bütün risalet yani peygamberlik çizgisinin hedefidir.
Zira böyle bir insan, Allah(cc)’e kulluğu benimsemiş ve gereklerini yerine
getirmek için hayatını feda etmiş demektir. Bunun da akıbetinin hayırlı olması
ve ahiretinin güzelliklerle dolması beklenir, umut edilir.
Aksi halde, hayat sebebini bulamayan hatta arama ihtiyacı bile
hissetmeyen insan modeli; hayvanlardan farklı olarak sadece konuşmakta ve onlardan
biraz daha gelişmiş aletlerle hayatını ihtiyacından fazla kolaylaştırmaktan
başka bir başarı ve becerisi olmayan, esas yerini bulamadığından ve kendisine
ikram edilen hikmetlerden mahrum kaldığından dolayı da hayvanlardan aşağı düşmüş
bir zavallı yaratık olacaktır.
Bu iki hal dışında bir orta yol yoktur ve olmayacaktır.
Üçüncü bir yol muhaldir.
Hayat; bir renk çemberi değildir; bugün yeşil yarın sarı,
ertesi gün kırmızı bir insan olarak yaşamak mümkün değildir. Dün mü’min, bugün
kafir, yarın münafık olmak; teoride mümkün ise de, tercih edilmesi insanlık
onuruna ters bir karmaşadır. Aklı başında hiçbir insan, bugün komünist, yarın
kapitalist, ertesi gün Müslüman olmak gibi bir ahmaklığı normal görmez.
Hakikatin hikmetini aramak gibi bir derdi olan herkesin, bu
uğurda biraz çaba sarf etmesi de kaçınılmaz bir gerekliliktir. Aksi bir hal
için tembellik ve cahillik yeterli iken; hikmeti elde etmek arzusu, bir gayreti
ve mücadeleyi mecbur kılar.
Allah(cc), hikmeti öncelikle ve özellikle peygamberlerine
vermiş ve onlardan da insanlığa yayılmasını murat etmiştir. Tebliğ; varlığın ve
hayatın, kainatın ve insanın, dünyanın ve ahiretin hikmetini anlatmaktır.
Onlardan sonra da devam eden bu süreçte, ilim ehlinin
peygamberlerin mirasçıları olmalarından maksatta budur. Nihayetinde son peygamberin
de vazifesini tamamlayıp dünyayı terk etmesi, ardından gelen ve kıyamete kadar
gelecek olan, Kitap ve Hikmet’i kavramış alimlerin onun davet ve tebliğini
devam ettirmesi, hikmetin nerede olduğunun ve nerede aranması gerektiğinin de
işaretidir.
Bu minvalde sünnet, hikmettir. Sünneti kavrayamayan hikmeti
kaybeder. Sünnetten mahrum kalan hikmetten mahrum kalır. Sünnetsizlik
hikmetsizliktir.
Kur’an ve Sünnet ilmine sahip olmayan, hikmetin risalet
boyutundan uzaktır. Çok akıllı ve bunların dışında herşeyi bilen birilerinin
hayatın herhangi bir aşama ya da detayları hakkında bazı hikmetleri
keşfetmeleri mümkün olsa da; umumi bir hayat nizamı ve mükemmel bir insanlık modeli
için, kamil manada peygamberlerin ve özellikle de son Rasul Muhammed(sas)’in
sünnetine ihtiyaç kaçınılmazdır.
Bu gerçek kıyamete kadar geçerli olmaya devam edecek,
hayatın en temel hikmetidir. Bunu kavramak için temel insani yetenekler yeterli
olmaz ancak onlarla gayret edilmesi sonucu verilecek bir iman nimeti gerekir.
İman ve hikmetten yoksun ama çok bilgili insan diye bir şey
yoktur. Bu dünyada yaşayıp, çok şey bilip ama nihayetinde Rabb’ini bulamayan
biri cahildir. Rabb’ini bulduğu halde, O’nun peygamberler vasıtasıyla ilettiği
mesajın hikmetini kavrayamayan biri de cahildir. Kendisinden alınacak hikmet
eksiktir, yarımdır hatta insanı aklından ya da imanından edebilecek kadar tehlikelidir.
Bu sebeple, kimleri dinlediğimiz, okuduğumuz, takip
ettiğimiz çok önemlidir. Kimlerde hikmeti aradığımız çok önemlidir. Aklı,
kalbi, fikri, sözü ve hayatı sünnetten mahrum ve uzak birinden alınacak hikmet
olsa olsa bu halin ne kadar ibretlik bir zavallılık olduğu olur.
Kendisinde ilimden bir paye olduğunu gördüğünüz insanlar
konuştuğunda dikkatle dinleyin; belki hayatınızın dünyasını ya da ahiretini
belki de her ikisini güzelleştirecek bir hikmeti onun diliyle Allah(cc) size
duyuracaktır.
Hikmete ulaşmak büyük bir nimettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder