İnsanın bildiği her şey bir göç serüvenine sahiptir. Uzay
dediğimiz sonsuz derinliğin ve sınırsız karanlığın içinde, büyük ve muhteşem
bir göç yaşanır. Samanyolumuz uzayda, galaksimiz samanyolunda, güneş sistemimiz
galaksimiz içinde, dünyamız güneş sistemi içinde sürekli ve hiç durmayan bir
yolculuk yapar.
Durmak veya sabit kalmak gibi bir seçenek ya da şansımız
olamaz; durmak yok olmak demektir.
Dünya dursa hayat biter; güneş ya da galaksimiz ya da
samanyolumuz duracak olsa da sonuç aynı olurdu. Yaşamın devamı için harekete,
yolculuğa, göçe mecburuz.
Bu makro göçün yanında, içinde yaşadığımız dünyada bulunan
tüm varlıklar da bir göç serüveninde oradan oraya sürüklenir dururlar.
Çöllerde kumlar, denizlerde sular göç eder. Dağlarda ya da
ovalarda tohumlar göç eder. Vahşi hayatın halen devam ettiği savanalarda
sürüler göç eder.
Durmak veya sabit kalmak gibi bir seçenek ya da şansları
yoktur; durmak ölmek demektir.
İnsanlığın dünya üzerindeki macerası da göç ile başlar ve
göç ile devam eder. Kavimler göçünü daha çocuk yaşlarda öğrendiğimiz halde,
-nasıl bir egoist varlık isek- bunun devamını reddetmek için bahaneler bulmaya
çalışırız.
Kökenlerini araştıran herkes, aslında olduğu yere ait
olmadığını ya da bir başka deyişle; olduğun yere ait olmak diye bir şey
olmadığını, bunun sadece duygusal bir durum olduğunu ve tarihsel gerçeklerle
bağdaşmadığını görecektir.
Arkeologlar, her geçen yıl yeni bir yok olmuş toplumun
izlerini bulmaya devam ederlerken, halen yaşayan toplumların da bir gün böyle kazılarda
bulunacak izlerden ibaret olacağını söylemek hiçte zor değildir.
Dünya kabuğunun her katmanında bir başka medeniyet yatıyor.
Eğer yok olmazsa, bundan bilmem kaç bin yıl sonra, şu an yaşanılan medeniyette
bir kazı konusu olmaktan kurtulamaz. Yok olmazsa diyorum, çünkü eskilerden
kalanlar sağlam taşlardan ya da taşlaşmış hatıralardan ibaret, bugünün
tekniğiyle hele de bizim ülkemizde yapılan nelerin un ufak olup yok olmadan
binlerce yıl varlığını devam ettirebileceğini söylemek pek kolay değil.
Dünyaya gelen göç ediyor, kalanı tarih yazmadı. Bunun insan,
hayvan ya da bitki olması sonucu değiştirmediği gibi; canlı ya da cansız olması
da değiştirmiyor. Sürekli bir değişim ve dönüşüm ile devam eden bir göç var.
Bu göç hikayesinin en değerli kahramanı insandır elbette,
dünyada ki her olayın ve gelişmenin, iyi ya da kötü kahramanı mutlaka insandır.
Bunda şaşılacak bir şey yok; dünya insan için yaratılmış ve insan için varlığı
devam ettirilen bildiğimiz tek gezegendir.
İnsan hayatının devam etmesindeki muhteşem denge ve insanın
dünya hayatının muhteşem dengesini bozmak için sarf ettiği büyük gayretlere
rağmen; dünyanın yaratılış düzeni henüz bozulmadı, hayat devam ediyor. Öyleyse
göçte devam etmek zorundadır.
Durmak yok olmaktır.
İnsan da ancak yok olmakla karşı karşıya kaldığında göç eder
zaten, durduğunda yok olacağını bilen tek varlıktır çünkü! Akıl ve idrak,
sorumluluk ve farkındalık gibi özel yetenekler sadece insanda bir araya
gelirler ve onu kainatın en değerli varlığı haline getirirler.
İşte bu varlığın kendini koruma hissi bilinç altında
yaratılıştan yerleştirilmiş bir koddur ve kimse bunu silemez. Kendini
insanlardan birileri ya da biri için feda eden yani kendi yokluğunu göze alan
insanlar, kendinden daha değerli gördüğü bir başka insan ya da insan topluluğu
için yokluğu göze almıştır.
Aslolan insandır ve bu asıl varlığı korumak için -garip bir
yaratılış dengesi olarak- tüm dünyayı korumak gerekir. Hayat; birbirine özel
kodlar ve bağlarla kenetlenmiş bir gen zincirinin büyük ve vücut bulmuş
halinden ibarettir. Zincir kırılırsa hayat kırılır, yok olur.
Günümüz dünyasının en büyük sorunlarından biri görülen göç
hadisesinin, aslında en doğal olaylardan biri olduğunu görüp kabullendiğimizde,
çok daha soğukkanlı ve düzgün bir çözüm noktasına varmamız işten bile değildir.
Atalarımız bugün yaşadığımız topraklarda doğmadılar ve
bizden sonraki nesillerin hangi topraklarda öleceğine biz karar veremeyiz.
Dünyanın göç serüveni içinde kimin, nerede ve hangi rolle yer alacağını bilmek
bizi çok fazla aşan bir gelecek bilgisidir. Bu meçhul durum, dünün/tarihin
gerçeğine dayanan ve bugünü/geleceği anlamlandırmak için ihtiyacımız olan
önemli bir veridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder