31 Ağustos 2011

Acemi misafirler...

Denizi olanlar mavi gözlüdür belki


Ben kavruk bir çöl gibi yangınım


Bir doğulu kadar esmer ve tedirgin


Kirli beyaza yamanmış rengarenk kumaşlar, suya renkli kalemlerle yazılmış yazılar! Dağlarından indirilmiş düz caddelere; yamasız asfaltlarda yürürken tökezleyen acemi misafirler!


***


Batının beyaz(!) medeniyetini(!) konuşalım mı biraz? Ya da çerçeveyi geniş tutmadan sadece Hollanda'nın kirli beyazını konuşalım en iyisi. Yoksa bütün bir batının bütün kirli beyazlarını bu sayfalara doldurursak en yeni formülleri ile bütün deterjanları kullansak da temizlenmez ki!


Çok gerilere gidip Açe'de, çok uzak değil daha üzerinden 2 yüzyğl bile geçmemiş katliamları geçelim. Geçelim diyorum yoksa korkarım bir tek o ayıp bile yüzlerce parlemento tarafından alınacak kararlarla bile kapatılamayacak kadar büyük… Bir tek cümle batının doğuya yaklaşımını özetler mi? Deneyelim:


Hollanda o yıllarda Açe'deki müslümanlara sırf bayraklarındaki hilali kaldırmadıkları için 25 yıl süreyle saldırır, bu vahşete Açe halkı 25 yıl direnebilir ancak! Gözü ve gönlü aç Hollandalılar bir hilal indirebilmek için tam 25 yıl saldırır, yakar, yıkar…


Geçelim biz, ama unutmayalım bunu…


Bundan 40 yıl önce 200 yıl önceki gibi köleleştirecekleri ve işlerini gördürecekleri esirler lazım olduğunda şartlar gereği bu sefer silah zoru ile değil para zoruyla getirdiler 'misafir işçileri'… İşin garip yanı kimse direnmedi bu sefer! Paranın gücü öyle yıllar sürecek bir savaşa gerek bırakmadan, doğunun en sağlam evlatlarını batının en kirli beyazlarına bir leke daha olsun için çekti kopardı yerlerinden. Satılık köleler gibi getirildiler… Tıpkı geçen yüzyıllardaki gelişler gibi…


Kullandılar, işleri bitti ve şimdi eskimiş paçavra gibi buruşturup bir köşeye atmanyn çarelerini arıyorlar…


Suçluyu aramak çare değil artık. Politikacıları eleştirmek de işe yaramıyor. Hatta kurulan dernekler, açılan camiler…


Uyum projeleri kafamızın rengini değiştiremiyor, dil kurslarından en iyi seviye ile çıkanlar aşılmaz inatlara takıldılar. Üniversite bitirenler, hatta politikacı olanlar bile kendilerinden başkasına faydası olmayan, hatta kendine bile yabancı, bir garip yaratıklar oluverdiler…


Sahi size de garip gelmiyor mu? Halen hükümette olan iki siyasi partide yabancı milletvekilleri var, hatta türk asıllı vekiller var. Neden bizimkiler cesur olamıyorlar dersiniz? Aşağılık kompleksi mi? Ya da belki haksızlık ediyoruz. Onlar engelliyordur, kimbilir daha yapılmak istenen neler vardır? Ya da biz doğusunda mı kalyıoruz biraz memleketin? Burada da mı doğu-batı birbirine bu kadar uzak?


***


Karşımızda hep sırıtan ama içten pazarlıklı yüzler görmekten bıktık artık.


Kirli beyazlarını bizim renklerimizle güzelleştirme hayalini sadece bizim renklerimizi soldurmak için uydurdukları bir masal olarak görmek hiç te abartı olmayacak. Bilenler bilir; eğer renklileri beyazların deterjanı ve ısısı ile yıkarsanız sonuçta ortaya 'ne idüğü' belirsiz bir ucube çıkar.


'Ancak benim gibi olursan benim sahip olduğum haklara sahip olabilirsin' mantığı bile artık kıymetini yitirdi. Şimdi onun gibi olanlar da ona yaranamıyor. Daha da ileri gidip saçlarını sarıya boyatanlar bile yaranamadı ki!


***


Bunlary konuşmanın gerekliliğini unutmayalım, geleceğe ait fikirlerimiz olsun tartışalım. Hiç bitmeyecek sandığımız birçok şey bir anda yok olabilir. Ne kadar hoşgörü sahibi olursak olalım bir yerde herşeyin anlamını yitirdiğini ve bizim değil muhatablarımızın bizim hakkımızda ne düşündüğünün daha önemli olduğunu göreceğiz.


Eğer birşeye karşı çıkıyorsak bunu sadece kendimiz için değil herkes için geçerli sayalım. Ben yaparsam olur ama onlar yaparsa yabancı düşmanıdır. Ben bakarsam normal ama o bakarsa gözünü oyarım… Benim çocuk dayak atarsa aferin ona ama dövülürse kesinlikle büyük bir haksızlık vardır.


Dürüst olalım. Birşeyleri düzeltmek için artık belki de çok geç. Yılların birikimlerini bir çırpıda kimse silip atamaz ama durduğumuz köşeye bir güzel ışık yansıtabilirsek, karanlıkta kalan güzel yanlarımız gözler önüne çıkabilir belki…


***


Evet batının yüzyıllar süren intikam savaşlarından sonra şimdi de gizli gizli hayranlık duyduğu medeniyetimizi kötü bir şekilde taklit etme arzusu ile karşı karşıyayız… Osmanlı'nın bir tek mektupla yönettiği uzak diyarları benzer metodlarla neden biz de yönetemiyoruz diye eminim batının derin güçleri zır zır ağlıyorlar.


İnsan denen yaratığı sadece maddi ihtiyaçlarından ibaret gören son asır emperyalistleri aradan bin yıl geçse de asla çözemeyecekleri bu büyük denklem karşısında yenilgiyi kabul etmek yerine kaybedenlerin hırçınlığı ile topyekün bir sindirme ve devşirme politikasına yöneliyorlar.


Onların hürriyetleri kendilerine geçiyor sadece, baksanıza konu biz olunca hakaretler, aşağılamalar ve sair her türlü herze fikir hürriyetine giriveriyor. Olur da aramızdan birileri onlara sizin beyazınız kirli demeye kalkınca, hemen akıllarına ilk gelen 'sınırdışı etmek' oluyor.


Herşeye ve herkese rağmen insan olarak kalabilirsek mutlaka biz kazançlı olacağız. Batının kirli beyazları bizim renklerimizle örtülecek ama biz rengimizi kaybetmeyeceğiz. Onların itici kirlerini kapatıp yaşadığımız yerleri kendimize ve beraber olduğumuz insanlara layık hale biz getireceğiz. Biz problem yaratıklar değil, güzel insanlar olarak anılmak istiyoruz.


Misafiriz evet, ardımızdan sadece bizi ağırlayanlar değil bütün bir insanlık sadece 'güzel insanlar idiler' demeli. Batının köle tacirleri ise kendilerinden utanmalı. Nesillerine sadece servet değil bizim kanımız ve terimizle ürettikleri ama üstüne kocaman bir 'utanç' damgası vurulu geçmişler miras bıraktılar.


Beyinlerinizin sıcakla değil fikirle kaynayacağı bir yaz dileklerimle…


Ufuk Gazetesi (Temmuz - 2005)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...