02 Ağustos 2011

Binbirsurat Dünya, Lanet Sana!

Özelde Gazze için genelde Filistin için söylenecek sözlerin bittiği bir dönemde yazmak zorunda olmak ne kadar tatsız tahmin edemezsiniz. Evet sözün bittiği ve anlamını yitirdiği bir tarih devresinden geçiyoruz. Ne desek boş, ne yazsak yetersiz… Günlerdir bütün kalem erbabı belki de yazılacakların hepsini yazdılar ve söz bitti artık!
Evlatlarının cesetleri başında yığılıp kalmış bir anne ya da babayı hangi söz teselli edebilir ki? Hangi güzel cümle, baba ve anne kelimelerini henüz ağzına bile alamadan daha, onları kaybeden bir bebenin hislerine tercüman olabilir ki? Tahmin edebilir misiniz nasıl bir duygudur; başka çocukları anne ya da baba diye seslenirken duyan ama kendisi için böyle bir ihtimal olmayan bir çocuğun halini, iç dünyasını, yüreciğinde kopacak fırtınaları…
Sonra kalkıp ayağa kocaman kocaman adamlar utanmadan bu çocuklara ‘terörist’ diyecekler ve biz de tasdik edeceğiz öyle mi?
Geçiniz efendiler, geçiniz… Yeryüzünün binbirsurat maymunları ve bukalemunları geçiniz. Size artık kimse inanmayacak! İnananlar da insanlık sıfatı zaten kalmayacak!
Bütün hücrelerimle dünyanın bu alçak mensuplarına lanetler okuyorum. Allah(cc)’ın, meleklerinin ve lanet etme şanına sahip olanların tamamının laneti, zalimlere ve onlara çanak tutan işbirlikçilerine olsun!
Bu yazıyı yazmak için bilgisayar başında oturduğum süre boyunca kaç cana daha kıyıldığının haberlerini okumaktan yazıyı tamamlamam ilk defa bu kadar uzun sürdü. Ve belki de her paragrafta, her enter tuşuna tıklamamda bir mendil daha ıslattım gözyaşlarıyla. Gazze’nin yiğit evlatlarına mı yoksa onlar seyirci kalan dünya müslümanlarının haline mi ağlıyorum emin değilim…
Müslümanlığımızdan dolayı üzerimize düşenleri yazmayacağım, çünkü çok iyi biliyorum ki bunları yapmaya ne benim ne de sizlerin gücü yetecek. Bu yüzden insanlığınıza sesleniyorum:
Lütfen birşeyler yapın!
Bir sms gönderin,
Bir mail atın,
Bir mektup yazın,
Duyduğunuz her yürüyüşe ve protestoya mutlaka katılın,
Cebinize kıyın bu defa ve onlar için yapılan her çağrıya katkıda bulunun,
Bir taş alın bir yerlerden ve atın bir yerlere Gazze niyetine,
Geceleri iki damla da olsa güzyaşı dökün,
Sokaklara çıkın, kapıları çalın birşeyler toplayın,
Çocuklarınızı da yanınıza alarak camilere koşun, dualara amin deyin,
Ama mutlaka birşeyler yapın…
Benim yapacaklarımla birşey değişmeyecek diye asla düşünmeyin. Unutmayın İbrahim(as)’i yakacak ateşe bir damlacık su ile de olsa saldıran karıncanın hikayesini ve geriye dönüp baktığınızda ‘evet, ben tarafımı belirledim ve gereğini yerine getirdim’ diyebilenlerden olun.
Bu bir Furkan savaşıdır, safların belirlendiği, insanlığını kaybedenlerle insan kalanların ortaya çıkacağı günlerdeyiz. Hak ile batılın ayrıldığı ve Hakk’ın herşeye rağmen üstün geleceğini bütün dünyanın göreceği günlerdeyiz.
Zira Gazze şimdiden kazanmıştır! Yok olsa da kazanmıştır! İnsanlığın tarihini yazarak kazanmıştır, onurun savaşını vererek, zulme boyun eğmeme dersi vererek kazanmıştır. Hür olarak ölmeyi zelil bir hayata tercih ederek kazanmıştır.
Ve hepsinden önemlisi Beni Amir vadisinde sırtından saplanan mızrağın göğsünden çıktığını gören sahabenin ‘Kabe’nin Rabb’ine yemin ederim ki ben kazandım’ cümlesi ile tarihe kazınan bir zaferle kazanmıştır Gazze!
Henüz dünyanın pisliklerini tanımadan, daha 4 yaşın yani meleklik yaşının üstüne bile varmadan cennete yolladığı çocuklarıyla Gazze kazanmıştır…
Geriye kalan bizim imtihanımızdır, insanlığın sınavıdır. Kim ne kadar insan ve kim ne kadar müslüman?
Yazmaya utansam da yazıyorum; geçtiğimiz hafta başlatılan yardım kampanyasında şehrimiz Deventer’in tüm Hollanda sehirlerini geride bıraktığını öğrendim. Halbuki insan ve müslüman nüfusu açısından çok kalabalık değil bu şehir… O halde herkesi Deventer’i geride bırakmaya davet etmekten başka bir yol kalmıyor.

her taşın dibine bir yıldız gömmüşler
şu denizden hala kırbaç sesi gelir
atlıları en son ne zaman görmüştün Nuveyba
ne zaman öpmüştün ayağını Selahaddin’in

Ramallah’ta tarlalara çocuk ektik Nuveyba
taşlarıyla ebabiller dönüştü tomurcuğa
güz ekinidir bilirsin verirse Mevlâ
yüreklerin buz kestiği bir mevsimin ardından
her bir çiçek kesebilir çocuğa (M.I.)
Muhammed Köse (Ufuk Gazetesi – Ocak 2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hariçten gazel okumak; Suriye ve Filistin

  Hızlı zamanlarda yaşıyoruz. Günlük hatta saatlik değişimler, olaylar ve bilgiler su gibi hatta esen bir yel gibi akıp duruyor. Bu haber ve...